1. Öncelikle Risâle-i Nûrların kendi nefsimizde ma’kes bulmasına gayret edelim. Önce kendimizi merkeze almaya çalışalım ve “Kendi nefsini ıslâh etmeyen başkasını edemez” hakîkatı gereğince enfüsten sonra afaka geçelim.
2. Risâle-i Nûr hakîkatleri bizim ekvalimizden önce ahvalimizde izhâr edilmeli ve bir meyvenin olgunluğu nasıl dışına yansımış ise bizlerin de Risâle-i Nûr hakîkatleri ef’alimize ve etvarımıza yansımalıdır. Çünkü lisân-ı hâl, lisân-ı kâlden daha te’sîrlidir.
3. Risâle-i Nûrları teblîğ ederken muhâtaplarımıza yaklaşımımız nefsî ve hissî olmamalıdır. Onlara bu hakîkatleri anlatırken ve duyururken kabûl ettirmek için anlatmamalıyız. Sadece muhtaç bir gönül düşüncesi ile Allah rızâsı için teblîğ yapmaya azamî dikkat etmeliyiz. Çünkü bizim vazîfemiz teblîğdir, kabûl ettirmek ve te’sîr ettirmek bizim vazîfemiz değildir. Bu vazîfe Yüce Rabbimize aittir.
4. Risâle-i Nûr hakîkatleri tahakküm ve tezellül ile teblîğ edilmez. Risâle-i Nûrların bir kâmet-i kıymeti vardır. Ona halel verecek hâletten kaçınmamız gerekir. Çünkü Risâle-i Nûrlar yalvarmaz ve müşterileri aramaz. Bu mânâyı yanlış anlamamak gerekir. Nur Talebeleri teblîğ yapmaz mânâsını taşımaz bu prensipler. Sadece teblîğ ederken Risâle-i Nûrların şecâatini tezellüle düşürmemektir maksat.
5. Risâle-i Nûr hizmetlerinde ihlâs çok önemlidir. İhlâs sırrında ise sadece Allah rızâsı esâstır. Zerre kadar ihlâslı amel batmanlarla ihlâssız amele tereccuhtur. Bu nedenle bu hizmetimizde kemiyet ehemmiyetli değildir. Keyfiyet her zaman dahâ sıhhatlidir. Bazen bir adamın irşâdı bin adamdan dahâ fazla rızâ-i ilâhîye medâr olabilir.
6. Risâle-i Nûrları çok okumamız ve onunla çokça iştigâl etmemiz gerekir. Lisânımız davranışlarımızı tekzip etmemelidir. Söylem eylem tutarsızlığı yaşamamalıyız. İnsanlar bizim sözlerimiz ile davranışlarımız karşılaştırır. Söylemlerimiz davranışlarımızı yalanlarsa sözlerimize değil davranışlarımıza bakılır ve o hakîkatlere yanlış davranışlarımız ile zarar veririz ve hakîkatlere zulmetmiş olabiliriz. Onun için bu dâvâda okuduğumuz hakîkatleri öncelikle yaşamaya gayret etmeliyiz.
7. Hem çok peygamber gelmiş ki kendisine tâbi’ olanlar ya çok az yada tâbi’ olmayanlar olduğunu bilmeliyiz. Ancak onlar sadece vazîfelerini yapmışlar ve neticeye karışmamışlar. Bu durum da bizlere bir ders olmalıdır. Hırs değil hizmetin neticesine kanâatle şükretmeliyiz.
8. Risâle-i Nûr dairsinin mütedâhil daireler olduğunu düşünmeliyiz. Ve böylece çok geniş bir dairede hizmet ettiğimizi bilmeliyiz. Çünkü Risâle-i Nûr mesleği cadde-i Kübrâ-i Kur’âniyedir. Herkes bu dairenin içinde ihtiyacı ve hissesi miktarınca yer alabilir ve istifâde edebilir.
9. İnsanların ekseriyetinin mütehayyir olduğunu ve bu zamanda Risâle-i Nûrlara muhtaç olduğunu bilmek ve bu nedenle de ciddi mânâda Risâle-i Nûrlara çalışmakla hizmet edileceğinin farkında olmalıyız. Bir geminin hademeleri ve mürettebâtı misüllü usanmadan ve yorulmadan sadece vazîfemizi yapmalıyız. Çünkü bu sefîne-i Rabbâniye sahîl-i selâmete doğru götürülürken bizlere hizmetkârlık gibi ulvî bir vazîfe düşmüştür. Bunu bilmeliyiz. Başkaları istirâhat edebilir ya da başka meşgalelere dalabilir, ancak bizler asla vazîfemizi unutmamalıyız ve fütûr vermemeliyiz.
10. Allah bizleri bu kudsî dâvâda istihdâm etsin ve istikâmetten ayırmasın.
allah razı olsun kardeşim….
nefsini ıslah edemeyen başkasını ıslah edemz…. yüce rabbim öncelikle nefsini ıslah etmeyi nasip etsin inşallah…