Kizb, çok fenâ bir fiildir. İslâm dîni bu fiili kesinlikle yasaklamıştır. Çünkü İslâmiyet’in üssü’lesâsı sıdk olduğu için kizbe asla müsâmaha yok. Ancak içinde yaşadığımız âhirzaman asrında, asr-ı saadetten günümüze gele gele, sıdk ve kizb ortasındaki mesâfe azalıp, omuz omuza gelmiş durumda. Bir dükkânda her ikisi beraber satılmaya başlandığı gibi, ahlâk-ı içtimâiye de bozulmuş durumda. İşte […]
Etiket: nursi
Tefâhur
Tefâhur; iftihâr etmek, övünmek anlamlarına gelmektedir. Kendini iyi görüp, kusurdan gaflet etmektir. İnsanın kendisinde var olduğunu düşündüğü, bazı faydalı işlerini ve iyiliklerini başkalarına göstermek ve bununla övünmesidir. İnsanın mânevî cephesini öldüren, enfüsî âlemini harap eden mânevî bir hastalıktır. Halbuki insanın kendini övüp senâ etmesi kalbî bir marazdır. Tefâhur marazının altında enâniyet, kibir, gurur gibi mânevî […]
Gıybet, Gayet Menfur ve Fenadır
Gıybet, gayet menfur ve fenadır “Sizden biri, ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?”[1] Gıybet şu âyetin kat’î hükmüyle nazar-ı Kur’ân’da gayet menfur ve ehl-i gıybet, gayet fena ve alçaktırlar.[2] Bediüzzaman gıybet konusunda ayetin hükmünü de nazar-ı dikkate alarak gayet şiddetli bir üslup kullanıyor. Gıybet, cemiyetin bulaşıcı mikrobudur. Çabuk sirayet eder, yayılır. Kâinat manen nur talebelerine […]
Bediüzzaman’ın Eğitim Modeli
Eğitimde tatbik edilen sistemler Bediüzzaman’ın Münâzarât’ta “Câmiü’l-Ezher’in kızkardeşi olan, “Medresetü’z-Zehrâ” namıyla dârülfünun”[1] olarak tarif ettiği bahsin sekizinci şartında; “Kürdistan’da âdet-i müstemirre olan talim-i infiradiyi halka ve daireye tebdil etmek.”[2] kısmı müdakkik ve mütehassis bir Nur Talebesi’nin okumalarında nazar-ı dikkati celb etmiş olup, bizlerle de paylaşması münasebetiyle mütalâaya almış bulunuyoruz. (Hatırlatma: Sekizinci şartın hatimesinde “Şüphesiz bu […]
Bediüzzaman’dan çocuk eğitimi
Bediüzzaman, çocuklar ile ilgili çok önemli tespitler aktarır. Mesela: “Çocukların tâlimi, ya cebirle, ya hevesâtlarını okşamakla olur.”[1] tespiti çocuk eğitimi için harika bir tespittir. Bediüzzaman’dan çocuk eğitimi ile ilgili net ifadeler bunlar. Asrımızın eğitimcileri ve pedagogları bu sözlere bigâne kalmamalıdır. Reçete hazır, tatbik etmek için Bediüzzaman’a kulak vermek yeterli diye düşünüyoruz.
Bedîüzzamân ve Japonlar
Bediüzzaman ve Japonlar Bediüzzaman ve Japonlar meselesi ile ilgili bazı araştırmacıların[1] ciddî çalışmaları mevcut. Bizler ise bazı kaynaklarda Japon Başkumandanı Mareşal Count Nogi Maresuke bir hey’etle birlikte Haziran 1911’de İstanbul’a gelip, çeşitli sualler sormuş olduğu bilgisine ulaştık. Böylece Bediüzzaman ve Japonlar konusunu biz de gündemimize almış olduk. Bu kaynaktaki bilgilere göre aslı Beşinci Şua olan […]
Bedîüzzamân ve Urfa
Bediüzzaman ve Urfa Bedîüzzaman ile Urfa şehri arasındaki münasebet önemlidir. Bu münasebetin târihî açıdan da önemi bilinmektedir. Urfa, târihî olarak mânevîyat ihtiva eden bir şehir olması ve bu târihî seyir içinde pek çok hadisenin yaşanması hasebiyle tarihimizin sayfalarında altın harflerle yazılıp yâd edilmiş ve pek çok muhterem zatların-ki başta enbiyâlar ve evliyâların- yaşadığı şehirdir. Bediüzzaman’ın […]
Bedîüzzamân ve Nesl-i Cedîd
Bediüzzaman, Nesl-i Âti’ye sesleniyor! Gençler, toplumların istikbalde yükünü omuzlarında taşıyacak olan yegâne insan potansiyelidir. Gençliği sağlam toplumlar, istikbale daha sağlıklı bir ümitle bakar. Bediüzzaman, gençler için Gençlik Rehberi eserini te’lif ederek verdiği önemi göstermiştir. Gençler, Risale-i Nur’un “Gençlik Rehberi gibi keskin kılınçlarıyla mukabele etmeleri lâzımdır ve elzemdir. Yoksa o biçare genç, hem dünya istikbalini ve […]
Bediüzzaman Diyarbakır’da…
Bediüzzaman Diyarbakır’da… Bediüzzaman, Diyarbakır’a geldiğinde ilim ve mektep ehli ile toplantılar düzenler. Meşrûtiyet ve hürriyet konularını anlatır. Özellikle Van’da kurulmasını istediği Medresetü’z-Zehra hakkında geniş bilgi verir. Çünkü Şark’ta Medresetü’z-Zehra namında fünun-u cedideyi, ulûm-u medaris ile mezc ve derc ederek okutulacağı bir dârülfünunu mutazammın pek âli bir medrese tesisi Bediüzzaman’ın gaye-i hayâlidir. “Maksadını müphem bırakma, ne […]