Son kale Yeni Asya

Yeni Asya, “Bu zamanda Nûrlarla hizmet-i îmâniye, her tarafta ilânatla ve muhtaç olanların nazar-ı dikkatlerini celb etmekle olur.”1 prensibine sadâkatle bağlı kalarak hizmet etmeyi şiâr edinmiştir. Risâle-i Nûr’un neşriyat vazîfesinin bir vechini insanlığın ortak gündemine ve kamuoyuna duyuran yegâne gazetedir. Bediüzzaman Hazretleri’nin “Matbûât âlemiyle tezâhüre başlamak, ders vermek zamanı geldi.”2 ihtârına uyarak ve “Matbûât lisânıyla konuşmak lâzım gelmiş diye kalbime ihtâr edildi.”3 hakîkatine bağlı kalarak Risâle-i Nûr’a hizmeti esâs almıştır.

Yeni Asya, âhirzamânın dehşetli dinsizlik cereyanlarını Risâle-i Nûr’dan teşhîs etmiştir. O cereyanlarla nasıl mücâhede edileceğinin metodunu da yine aynı eserlerden mütesânid heyetin şahs-ı mânevîsi ile ortaya çıkararak hizmetlerine devam etmektedir.

Yeni Asya, yaşanan olaylarda, hâdisat-ı âlemin satırları arkasında perdeli olarak saklanan menhûs rûhu ferâset ve basîretle teşhîs etmiş ve harekâtını ona kaptırmamak için çok müteyakkız davranmaya çalışmış ve çalışmaya da devam ediyor.

Yeni Asya, âhirzamân asrının şerli siyasetinin fitnekârlık, ihtilâftan istifâde, menfaat yolunda her alçaklığı irtikâp etmek, yalancılık, tahripkârlık ve menfîlik olduğunu bilerek ona âlet olmamayı ve yanlış basmamayı hedef ittihâz ederek müteyakkız davranmaya azamî gayret göstermiş ve göstermeye de devam ediyor.

Yeni Asya, bu rejim-i bid’akârânenin tamir edilmeden âlem-i İslâma, mevki’-i mübârekeye teşmîl ve tatbîk edilmeye çalışıldığını görerek, âlem-i İslâm nâmına endişe ederek, akan kana ortak olmamak için çırpınmaya devam eden mümtâz bir cemaat olmayı seçmiştir.

Yeni Asya, komaya girmiş ve ana damarları tıkanmış olan âhirzamân fitnesinin son devresinde, fitne cereyanının kendini muhâfaza etme adına uygulamaya koyduğu planlara; aldatmakla yapılan icraâtlara, pansuman tedâvilerine, sûrî ve geçici makyajlı süslemelere aldanmamıştır.

Yeni Asya, özellikle komaya düşüp ölümü bekleyen menhûs hastanın kendi bünyesi tarafından üreyen ve türeyen habîs urlarla tıkanan damarlarının açılması için ortaya sürülen heyecanlı siyâsî hareketlerin peşine takılmamış, o komalık hastanın damarlarını tıkayan habîs hücrelerin şuurlu olarak temizlenerek tasfiye edilmesindeki düşünceyi fark etmiş ve ölümü yakın olan hastanın krizden ve komadan kurtarılması operasyonu ile ömrünün uzatılmasına ortak olmamıştır. Çünkü tasfiye edilen gürûh o menhûs rûh olan hastanın yetiştirdiği habîs urlar olarak kendi damarlarını tıkamış durumdayken iç ve dış odakların uzun tedkîkatlarla yaptıkları planları tatbîkata koyarak hastanın ayağa kalkarak icraâtlarına kaldığı yerden devam etmesini sağlamaya yöneliktir. Yâda bu menhûs rûhun vücûdu mikroplar üretmiştir! Mikroplar o rûhu komaya sokmuş ve ölüm döşeğine düşürmüştü. Pekâlâ, bu komalık hastanın tekrâr hayata döndürülmesi için ne gerekir? O mikropları vücûtta pasifize edecek aşı, yâ da bir serûm ve kan. İşte bazı vasıtalar bulunmuş, gerekli olan aşıyı üreterek ölüm döşeğindeki menhûs rûhun son devresinde ömrünü uzatıyor. Görülüyor ki bu serûmu veya aşıyı üretenler çok çoğalmış. İşi fark edenler de çok az! Olsun o azlara işâret ve beşâret var!

İşte Son Kale Yeni Asya ihlâs, sadâkat ve tesânüd sıfatlarına tam sahip bir kısım şakirtler ta’rîfine tam uygun olarak hareket etmeye devam etmektedir.

Yeni Asya, şûrâ ve meşveret ile şahs-ı mânevîyi te’sîs etmiş, şahıslar yerine şahs-ı mânevî ile harekete geçmiştir. Bir şahsın tasarrufu yerine şûrâ kararları ile hareket etmektedir.

Yeni Asya, her söze aldırmayan, tesîrât-ı harîciyeden etkilenmeyen, her konuşulanı da duymayan sağırca, dayanıklı ve metîn bir şahs-ı mânevîdir.

Yeni Asya, susmaz bir ses, kesilmez bir nefes ve korkmaz bir rûh hükmündedir. Âhirzamân asrında Risâle-i Nûr dâvâsından kuvvetini alan, o dâvânın hayat-ı içtimâîyeye açılan mefkûresi hükmündedir.

Yeni Asya, zulümât asrının karanlık okyanuslarının dalgalarından çıkış pusulasıdır. Pusula ile okyanuslara açılanlar rotasını şaşırmaz ve sâhil-i selâmete sağ salim ulaşır.

Yeni Asya, Anadolu’nun Nûr kahramanlarının sesi ve soluğudur. Okuyucusu ile bütünleşen ve dâvâsını ve devamını onların samîmiyetine dayayan tek gazetedir. Bir gazeteden ileri bir mekteptir. Biz o mektebe “Yeni Asya Mektebi” ya da “Yeni Asya Ekolü” diyoruz. Çünkü o, hakkın ve hakîkatin gür sesidir. O sesi kısmaya çalışanlara hiç aldırış etmeden hizmetlerine devam etmektedir. Çünkü o, ‘Son Kale’dir.

Yeni Asya, heyecana gelmez, hemen dalmaz ve sabırlıdır. Haklının yanında, haksızın ise karşısında duruşunu yapar. Ancak başı ve sonu muamma olan sosyal hâdiselerde aldanmamak ve yanlış basmamak için i’tidâli elden bırakmaz; hem isâbet eder, hem de bizlere sosyal hâdiseler karşısında istikametli bir duruş verir.

Yeni Asya, doğru kimden gelirse gelsin destekler. Yanlışı ise düzetmek için eleştirir. Hakkın hatırını her hatırdan üstün tutar. Çünkü “hak haktır, büyüğüne küçüğüne bakılmaz” der. Bu zamanda hakkı elde tutmak ve istikamette kalmak elbette güçleşmiştir. Ancak Yeni Asya, bu zamanda hakta ve istikamette imtiyaz kesbetmiş olan Risâle-i Nûr’dan dersini almış olduğundan inşâallah hakkı elde tutmaya ve istikamette kalmaya devam edecektir.

Dipnotlar:

1- Lem’alar, 2005, s: 581, 2- Emirdağ Lâhikası (1), 2006, s:1 87, 3- Emirdağ Lâhikası (1), 2006, s: 187.

Bâkî ÇİMİÇ

[email protected]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir