Sabah derslerinin “halka ve daire” tatbikatı
Bu yazımızda bir Nur talebesi ağabeyimizin[1] mutad Risale-i Nur okumalarında fark ettiği ve bizimle paylaştığı tefekkürlerini paylaşmak istiyoruz.
“Günlük sabah dersimi okurken Münâzarat esrinde Medresett’üz-Zehra bahsinin detaylandırma bölümünde Üstad o kadar ince şeyleri ortaya koymuş ki, sınıfta oturma planına kadar… Hep okuyup geçiyordum, burada takıldı nazarım. Şartlarını sayarken, sekizinci şartta “Kürdistan’da âdet-i müstemirre olan talim-i infiradiyi halka ve daireye tebdil etmek.”[2] ifadeyle sınıf planını “halka ve daireye tebdil etmek”, yani oturma planı dahi tasarlanmış. Arka arkaya değil de sıra şeklini dairevî olarak planlanmış. Bizim yetmişli yıllardaki dershane hayatımızda, o zaman da koltuklar vardı. Yeni yeni icad ediliyordu ama yine de vardı. Buna rağmen bizden evvelki ağabeylerin Üstad’ın talebelerinden gördüğü usul, biz sabah derslerini dairevî halka şeklinde oturur, öyle yapardık.
O günün yetiştiği talebelerin de kalite farkı oradan ortaya çıkıyor. Aynı zamanda bu “taallaku aşereten aşere” Mucizat-ı Ahmediye’de geçen Efendimiz(asm)’in emri, orada bir sır var demek ki. Kâinatta tavaftan yıldızların dönüşü, güneş sistemi… Bu ilim tahsilinde de “talim-i infiradiyi halka ve daireye tebdil etmek” enteresan bir sır galiba. O günün yorgunluğu, sabahın mahmurluğunda biz iki dizimizin üstünde sırayla yaklaşık bir saat, bir buçuk saat o dersi dinlerdik. Bu dairevî tedris ve usulü planlamasında bir noktayı daha tamamlayayım. Ta ilkokuldan beri hep bütün talebelerde problem olan bir şey var. Önde oturma, arkada oturma. Arkaya atılanlar sanki böyle itilmiş, kakılmış gibi, önde oturanlarda farklı bir hava oluyor gibi. Bu eşitlik ilkesine de uygun değil. Bunu daha başka psikolojik tahlilleri de yapılabilir. Bu halka ve dairevî ders usulünde aynı zamanda o sosyal eşitlik ve adalet de sağlanmış oluyor. İşin bir de bu yönü var. Sosyal müsavatı sağlamak, herkesle birlikte belki de döne döne anlatmak…”Muhterem ağabeyimizin tefekkürlerinden bizler de istifade ettik.
Medresettüz’zehra eğitim projesi
Madem Medresetü’z-Zehrâ eğitim projesi talim-i infiradiyi halka ve daireye tebdil etmiş. O halde bu projenin önemi ve mahiyeti hakkında şunları ifade edebiliriz. Medresetü’z-Zehrâ, önceleri Osmanlı’da Şark bölgesini ayağa kaldırma düşüncesiyle ortaya çıkmış Şark’ın bir eğitim projesi iken; daha sonra İslâm âleminin günümüz dünyasında hak ettiği yeri almasını sağlayacak bir gelecek projesine dönüşmüştür. Bu konu Bediüzzaman’ın gözünde o kadar ehemmiyetlidir ki, bu hayâlin gerçekleşmesi için tam elli beş sene ve üç kuşak boyunca ülkeyi idare eden idarecilere ısrarlı müracaatlarda bulunmuştur.
Bu sebepledir ki Medresettüz’zehra tam bir medeniyet projesidir. Bu projede din ve fen ilimlerini birlikte okutulur. Akıl ve kalbi ittifak ettirir. Medresettüz’zehra prejesi mektep, medrese ve tekkeyi tevhid eder. Bu metoda zaruret derecesinde ihtiyaç vardır. Cehaletin izalesi, münevverü’l kalb ve münevverü’l akıl ile mümkündür. Medresettüz’zehra projesi bu birlikteliği sağlar. Yani “intizam ve tefeyyüz ondan buna geçsin ve fazilet ve diyanet, bundan ona geçsin; tebâdül ile her biri ötekine bir kanat verip zülcenaheyn olsun.”[3] Risâle-i Nur hür bir Kur’ân medeniyetini asr-ı saadete bağlayarak bütün dünyaya ilan etmiştir. İslâm medeniyetini tekrar te’sis etmiş, batı medeniyetini tasfiye ederek Medeniyet-i Ahmediye(asm)’nin inşasının yolunu açmıştır. Medresettüz’zehra projesi bu mânâda da çok ehemmiyetlidir. Mânen vücut bulduğu gibi, maddeten de vücut bulmalıdır.
Abdülbâkî Çimiç
[1] Oğuz Yiğiter
[2] ESDE(Münazarat), s.292
[3] Eski Said Dönemi Eserleri(Münazarat), s.292