Risale-i Nur mesleğinin esasları
Meslek; tutulan yol, usûl ve sistem olarak tarif ediliyor. O halde mânevî hizmetlerin de bir yolu, usûlü ve sistemi olmalıdır.
Bediüzzaman Hazretleri de Risâle-i Nur mesleğinin usûl, tarz ve sistemi ile ilgili esâslarını eserlerinde izah etmiş ve bu esâslara çok önem vermiştir.
Kur’ân’dan aldığı mesleğinin bir esâsı, tefekkürdür. Eserlerinde insanı daima tefekküre sevk eder ve tefekkürü ders verir. İlim ve tefekkür ile kazanılan mârifet-i İlâhiyenin, ruh için kâinat vüs’atinde bir genişlik te’min ettiğini daima hatırlatır.
Risâle-i Nur nifak ve şikakı, tefrikayı, fitne ve fesadı kaldırıp; kardeşliği, uhuvvet-i diniyeyi, tesânüd ve teâvünü yerleştirir. Risâle-i Nur mesleğinin bir esâsı da budur. Risâle-i Nur gurur ve kibir ve hodfüruşluk ve zillet gibi ahlâk-ı seyyieden kurtararak, tevazu ve mahviyet ve izzet ve vakar gibi güzel ahlâklara sahip kılar. Aynı zamanda Bediüzzaman Hazrtetleri, Kur’ân’dan aldığı mesleğinin esâsının acz ve fakr olduğunu beyan eder. Hem, “Risâle-i Nur mesleği, tarikat değil, hakikattir, Sahabe mesleğinin bir cilvesidir” der.
Bediüzzaman Hazretleri “Mesleğimiz ise, ahlâk-ı Ahmediye (aleyhissalâtü vesselâm) ile tahallûk ve sünnet-i Peygamberîyi ihyâ etmektir”1 diyerek, kısaca mesleğini böyle tarif etmiştir. Risâle-i Nur mesleği sırf rızâ-i İlâhiyi gâye edinen bir mâhiyettedir. Maksâd-ı aslîsi sırr-ı ihlâsa dayalı olan bu hizmet, dünyevî ve uhrevî bir menfâat, gaye ve maksâd-ı aslî hedef ittihâz etmez. Bediüzzaman Hazretleri Risâle-i Nur mesleği için “Yalnız bunu ihtar ediyorum ki, mesleğimiz, sırr-ı ihlâsa dayanıp, hakaik-i îmâniye olduğu için, hayat-ı dünyâya, hayat-ı içtimâiyeye mecbur olmadan karışmamak ve rekabet ve tarafgirliğe ve mübârezeye sevk eden hâlâttan tecerrüd etmeye mesleğimiz itibarıyla mecburuz.”2 demektedir.
Yine İhlâs Risâlesinde, “Mesleğimiz halîliye olduğu için, meşrebimiz hıllettir” tesbiti yapılıyor. Ayrıca meşrebimiz olan hıllet de îzah ediliyor. “Hıllet ise, en yakın dost ve en fedakâr arkadaş ve en güzel takdir edici yoldaş ve en civanmert kardeş olmak iktiza eder” denilerek hılletin esâsları söylenirken “en” ifadesi ile nokta-i kemâl gösteriliyor. “Bu hılletin üssü’l-esâsı, samimî ihlâstır.” hakîkatiyle hılletin esâs sınırının samimî ihlâs olduğu bildiriliyor. Sonra da en can alıcı uyarı yapılıyor: “Samimî ihlâsı kıran adam, bu hılletin gayet yüksek kulesinin başından sukut eder. Gayet derin bir çukura düşmek ihtimali var; ortada tutunacak yer bulamaz.” Ayrıca “Hem mesleğimiz hıllet ve uhuvvet olduğundan, şahsiyet ve enâniyet cihetinden bir rekâbet olmaz.”3 cümlesi Risâle-i Nur mesleğinin en ehemmiyetli esâsını teyid ediyor. Bediüzzaman Hazretleri “Evet, yol iki görünüyor” diyerek îmân ve küfür olarak yolu ikiye ayırıyor. “Cadde-i kübrâ-yı Kur’âniye olan şu mesleğimizden şimdi ayrılanlar” ifâdesi ise açıklanmayı ve anlaşılmayı bekliyor. Burada Bediüzzaman Hazretleri “şu meşrebimizden” ayrılanlar demiyor. Mesleğimizden ayrılanlar diyerek, mesleğinin Kur’ân’ın geniş caddesi olduğunu açık olarak belirtiyor. O caddenin dar bir patika ve kulvar olmadığı, çok geniş olan Ehl-i Sünnet dairesinden bir cadde olduğu anlaşılıyor.
İşte bu geniş Kur’ânî caddeden ayrılanlar için Bediüzzaman Haretleri şu îkazı yapıyor: “Bize düşman olan dinsizlik kuvvetine bilmeyerek yardım etmek ihtimali var.” Demek bu geniş cadde-i kübrâ-yı Kur’âniye olan ehl-i sünnet caddesinden ayrılanlar Bediüzzaman Hazretleri’nin bu îkazına muhatap oluyor. Devamında ise “İnşâallah, Risâle-i Nur yoluyla Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânın daire-i kudsiyesine girenler, daima nura, ihlâsa, îmâna kuvvet verecekler ve öyle çukurlara sukut etmeyeceklerdir”4 denilerek bu asırda Risâle-i Nur mesleğiyle yapılan hizmetin de istikametine ve selâmetine işaret ediliyor.
Bediüzzaman Hazretleri “Hâlbuki mesleğimiz, müsbet hareket etmektir.” diyerek mesleğinin bir başka önemli esâsını bildiriyor. Devam eden cümlesinde, “Değil mübareze, belki başkaları düşünmeye de mesleğimiz müsaade etmiyor.”5 tesbitini yaparak sadece ve sadece mesleğinin en önemli esâslarından birisi olan müsbet hareket düsturunu gösteriyor.
Yine İhlâs Risâlesi’nde mesleğinin bir başka esâsına değiniyor ve şöyle diyor: “Evet, eğer mesleğimiz şeyhlik olsaydı, makam bir olurdu veyahut mahdut makamlar bulunurdu. O makama müteaddit istidatlar namzet olurdu. Gıptakârâne bir hodgâmlık olabilirdi. Fakat mesleğimiz uhuvvettir. Kardeş kardeşe peder olamaz, mürşid vaziyetini takınamaz.”6 hakikati ile mesleğinde şeyhlik olmadığını, makam ve mevki bulunmadığını açık olarak ifade ediyor. Ayrıca mesleğinin esâslarından birinin de uhuvvet olduğunu ve kardeş kardeşe mürşid olmadığı gibi, mürşid vaziyetini de takınamayacağını söylüyor. Burada Emirdağ Lâhikası’nda bir başka prensip daha söylenilerek mürşid olarak şu ölçüler veriliyor: “Tesanüdümüzden hasıl olan bir şahs-ı mânevînin fevkalâde ehemmiyet ve kıymeti ve üstadlığı ve irşadı, bize kâfidir.”7 tesbiti yapılarak üstadlık ve irşad, şahs-ı mânevîyeye bırakılıyor. Bediüzzaman Hazretleri, Risâle-i Nur mesleğinin; “Belki rıza-yı İlâhîden başka hiçbir şeye, hattâ dünyaya ve saltanata âlet etmemek bizim esâs mesleğimiz olduğundan…”8 ifadesi ile de başka bir esâsını gösteriyor. Yine başka bir yerde, “Madem mesleğimiz âzamî ihlâstır; değil benlik, enaniyet, dünya saltanatı da verilse, bâki bir mesele-i îmâniyeyi o saltanata tercih etmek âzamî ihlâsın iktizasıdır.”9 diyerek mesleğinin hassasiyetini âzamî ihlâs düsturu ile net olarak ortaya koyuyor.
Bediüzzaman Hazretleri mesleğinin başka bir esâsını şu cümlelerle ifade etmeye devam ediyor: “Ve mesleğimiz, terk-i enâniyet ve uhuvvet olmasından, bizde hodfuruşâne şatahat bulunmadığından…”10 Başka bir eserinde de “Evet, mesleğimiz şükürdür. Ve her şeyde bir vech-i rahmeti, bir cihet-i nimeti görmektir.”11 ifadeleri ile mesleğinin hassasiyetlerinin sınırlarını çiziyor. “Mesleğimiz, bu zamanda hakka hizmet, bütün bütün terk-i enaniyetle olabileceğini kat’î kanaatimiz olduğu gibi, yirmi senedir nefs-i emmarem ister istemez o mesleğe itaate mecbur olmuş.”12 denilen esâsı da Risâle-i Nur mesleğinin çok önemli noktalarından biri olarak bizlere ders veriliyor.
Bediüzzaman Hazretleri, Risâle-i Nur mesleğinin esâslarını belirlerken boşluk bırakmıyor. Çünkü kâinat boşluk kabul etmez bir hakikattir.
Bu mânâda mesleğinin yine çok önemli noktalarını nazarlarımıza şöyle sunuyor:
* Mesleğimiz siyasî değil. Hem yeni bid’alar hesabına da olamaz; çünkü hakikî meşgalemiz esâsât-ı îmâniye ve Kur’âniyedir.
* Biz, insanların hürmet ve ihtiramından ve şahsımıza ait hüsn-ü zan ve ikram ve tahsinlerinden mesleğimiz itibarıyla cidden kaçıyoruz.
* Hususan acip bir riyakârlık olan şöhretperestlik ve câzibedar bir hodfüruşluk olan tarihlere şâşaalı geçmek ve insanlara iyi görünmek ise, Nurun bir esâsı ve mesleği olan ihlâsa zıttır ve münafidir. Onu arzulamak değil, bilâkis şahsımız itibarıyla ondan ürküyoruz.13
* Ey kardeşlerim, mesleğimiz, tecavüz değil tedafüdür. Hem tahrip değil, tamirdir. Hem hâkim değiliz, mahkûmuz. Bize tecavüz eden hadsizdirler.14
Dipnotlar:
1- Divan-ı Harb-i Örfî , 1995, s: 63.
2- Kastamonu Lâhikası, 2006, s: 356.
3- Tarihçe-i Hayat, 2006, s: 659.
4- Lem’alar, 2005, s: 395-96.
5- Kastamonu Lâhikası, 2006, s: 349.
6- Lem’alar, 2005, s: 402.
7- Emirdağ Lâhikası, 2006, s: 140.
8- Emirdağ Lâhikası, 2006, s: 515.
9- Emirdağ Lâhikası, 2006, s: 879.
10- Şuâlar, 2005, s: 540.
11- Lem’alar, 2006, s: 607.
12- Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s: 62.
13- Emirdağ Lâhikası, 2006, s: 336.
14- Kastamonu Lâhikası, 2006, s. 98.