İnad, bir konuda direnme, ayak direme, diretme olarak bilinir. Bediüzzaman’ın ifadesiyle hayat-ı içtimâiyece, inad gayet muzırdır. Her meselede olduğu gibi inadın da iki ciheti vardır. Biri müspet, diğeri menfî. Yâni hırs ve inad ve endişe-i istikbal gibi hissiyat-ı şedidenin dahi, mecazî ve hakikî olarak ikişer kısmı bulunur. Mecazîleri gayet zararlı ve sû’-i ahlâka menşe’ ve […]
Tarafgirlik
Tarafgirlik, hakkı haykırmayı ve zalime karşı gelmeyi engelleyen bir davranıştır. Zalim ile mazlumu aynı kefeye koymak, haklının yanında olmamak hâlidir. Tarafgirlik damarı gayet muzır ve zararlıdır. Tarafgirlik hissinin menbaı, tahtîecilik fikridir. Öncelikle şunu belirtelim, tarafgirlik damarı ihlâsı kırar ve hakîkati değiştirir. Tarafgirlik hissine siyâsetçilik de karışsa, insanı acîp hatâlara sürükler, haksızlıklara ve zulümlere sebebiyet verir. Bu […]
Asabîlik
Asabîlik, çok çabuk sinirlenmek, öfkesini kontrol etmekte güçlük çekmek anlamında bir kelimedir. Aşırı mütehassis, takıntılı, titiz ve mükemmeliyetçi kişiler çoğunlukla hassas ve asabî olurlar. Yani çok çabuk sinirlenirler. Bedîüzzamân da “Bence en müthiş maraz asabîliktir. Zira her şeyi haddinden geçirmekle aksülâmel yaptırır.”[1] tespitini aktarır.
Haset
Felâk Sûresi’nde “Haset ettiği zaman hasetçinin şerrinden Allah’a sığınırım.”[1] buyrulur. Çünkü “Hâsid hased ettiği zaman bütün şerdir.”[2] Haset;kıskanmak, çekememek, başkasında olan sağlık, zenginlik ve benzeri nimetlerden dolayı rahatsız olarak o kişiden o nimetin gitmesini istemek.”[3] olarak, veya “Başkalarının sahip olduğu imkânları kıskanma anlamında”[4] izah edilir. “Birbirine zıt olan eşyanın aralarında nefret vardır, çekememezlik olur.”[5] sırrınca başkalarında olup kendisinde […]
Husûmet
Husûmet, düşmanlık, hasımlık, kincilik, zıddiyet, çekişmek mânâlarına gelen bir kelimedir. Bu fiil imân kardeşliğine ve fazilet-i İslâmiyeye zıddır. Husûmet, vahşet ve cehaletten ortaya çıkar. Aynı zamanda husûmet, mazi derelerinde hükümferma olan bir fiildir. Bediüzaman’ın ifadesiyle bu zaman ve zeminde mü’minlere karşı “Husûmet ve adâvetin vakti bitti.”[1] Çünkü “İslâmiyet, selm(barış) ve müsâlemettir(emniyet ve güvendir); dâhilde niza […]
Adâvet/Düşmanlık
Risale-i Nur Külliyatı’nda Yirmi İkinci Mektub “Mü’minler ancak kardeştirler; siz de kardeşlerinizin arasını düzeltin.[1] Kötülüğe iyiliğin en güzeliyle karşılık ver. Bir de bakarsın, aranızda düşmanlık bulunan kimse candan bir dost oluvermiştir.[2] Öfkelerini yutanlar ve insanların kusurlarını affedenlere gelince, Allah iyilik yapanları ve iyi kullukta bulunanları sever.”[3] âyetlerinin sırrıyla; ehl-i imânı, uhuvvet ve muhabbete davet ediyor. […]
Kizb/Yalan
Kizb, çok fenâ bir fiildir. İslâm dîni bu fiili kesinlikle yasaklamıştır. Çünkü İslâmiyet’in üssü’lesâsı sıdk olduğu için kizbe asla müsâmaha yok. Ancak içinde yaşadığımız âhirzaman asrında, asr-ı saadetten günümüze gele gele, sıdk ve kizb ortasındaki mesâfe azalıp, omuz omuza gelmiş durumda. Bir dükkânda her ikisi beraber satılmaya başlandığı gibi, ahlâk-ı içtimâiye de bozulmuş durumda. İşte […]
Tefâhur
Tefâhur; iftihâr etmek, övünmek anlamlarına gelmektedir. Kendini iyi görüp, kusurdan gaflet etmektir. İnsanın kendisinde var olduğunu düşündüğü, bazı faydalı işlerini ve iyiliklerini başkalarına göstermek ve bununla övünmesidir. İnsanın mânevî cephesini öldüren, enfüsî âlemini harap eden mânevî bir hastalıktır. Halbuki insanın kendini övüp senâ etmesi kalbî bir marazdır. Tefâhur marazının altında enâniyet, kibir, gurur gibi mânevî […]