Soru: Ölümden sonra uyandığımızda ne ile karşılaşacağız ve Hz. Muhammed’in(asm) bununla ilgili bildirdikleri var mı? Sonra şuan ölmüş olan insanlar sorgularıyla karsı karşıyalar mı yoksa tüm insanlar kıyameti mi bekleyecekler?
Ölüm haktır. Hem de hayat kadar hak ve hakîkattir. Bunun için de Allah ”El mevtü hakkun” buyurur. Yani ölüm haktır. Hem “Her nefis ölümü tadacaktır.” Hiç bir nefis yani yaratılan mahlûk ölümden kurtulamayacaktır. Buna bütün imânımızla inanıyoruz.
Ölüm yokluk değil bir mekân değişikliğidir. Zindan-ı dünyadan ebedî âleme geçiştir. İnsan uzun bir seferdedir. Bu sefer rûhlar âleminde başlamıştır. Allah bunu Kur’ân’da bildirmektedir.
Allah bizlere yani ruhlarımıza “Elesti bi Rabbüküm.” Diye hitap etmiştir. Yani “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?”Bütün ruhlar ise “kalû belâ” demiştir.”Evet sen bizim Rabbimizsin.”İşte bu durum Allah ile ruhlar arasında bir mukavele ve sözleşmedir. Bizler âlem-i ervahta Allah’ı Rab olarak kabul ettik. Bunu Kur’ân’la Allah bize bildiriyor.Söz verdiniz diyor.Bu sözümüzün sadığı olup olmadığımız için bu dünyaya gönderildik.Bazı insanlar Allah’a imân ile ve ubûdiyet ile verdiği sözünde duruyor ve o sözün sadakâti olan duruşu sergiliyorken bazı insanlar ise bu sözleşmeyi bozuyor ve inkara sapıyor.
İşte insan burada yaptıklarından ve yapmadıklarından muhakemeye çekilmek için ebedî âlem olan ahiret âlemine alınacak ve bir mahkeme-i kübrâda zerre kadar iyiliğinden ve de kötülüğünden ince ince muhakeme olacaktır. Bunun için de ölüm haktır. Yoksa bu mahkeme kurulmazsa zalim zalimliği ile mazlum da mazlumluğu ile gider ve Allah’ın Adl ismine bu hâl muhâlif düşer.
Allah’ın adaletinin tam mânâsıyla tecelli etmesi için ölüm zarurîdir ve ölümle O’nun huzuruna gideceğiz.
Ölümden sonra şu âlemlerde haşire kadar bekletileceğiz. Biri kabir âlemi diğeri ise berzah âlemidir. Berzah kabir ile haşir arasında ruhların bekletildiği âlemdir.Ruhlar bu âlemde kıyamete kadar bekletilir.Ancak dünya âleminden farklı olan berzah aleminde zaman kavramı hissedilmez.Bize uzun olan zaman berzahta bekleyen ruhlara kısadır.Çünkü zaman izâfî bir kavramdır.Kabir ve berzah cennet ve cehennem ehilleri için oralara münasip hallerin de yaşandığı âlemlerdir.Dostlarla berzahta görüşebiliriz hatta yeşil kuşların içlerine giren cennet ehli ruhlar cennete tayaran ederek gezdirileceği hadîslerde belirtilmektedir.
Kıyamet koptuktan sonra ise bütün ruhlar haşirle tekrar dirilecek ve cesetlere ruhlar tekrar girecektir. Buna misal olarak bir ordudaki askerlerin bir boru sesi ile telimi bırakıp istirahat için dağılası ve tekrar bir boru sesi ile bütün askerlerin şaşırmayarak aynı taburuna veya grubuna gitmesi misali akla kapı açar. Aynen öyle de yıllarca bizimle beraber olan hücreler ve zerreler İsrafil’in borusu ile arş emrini alarak cesedimize Allah’ın kudreti ile gelecek ve bir şehre bir trafodan bir düğme ile bütün şehre çok kısa zamanda elektrik verilmesi gibi bir araya toplanan cesetlere bir anda ruhlar girerek cesetler ihyâ edilecektir. Çünkü bu dünya imtihan dünyasıdır ve burada Allah hikmeti ile muamele eder ancak ahiret böyle değildir. Orada Allah kudreti ile tecelli edecek ve zamana gerek kalmayacaktır.
İşte haşirle dirilen cesetler bundan sonra mahşerde muhâkeme edilecek ve “Ayrılın ey mücrimler.” Hitabı ile muhâkemeden ve hesaptan sonra imân ile ölen ve ameli günahlarına galip gelenlere ”Girin cennetime” hitabı gelecek ve cennet ehli direk cennete alınacak ve ebedî olarak cennette kalacaklar ve cennetin en mükemmel lezzeti olan Allahın rüyetini göreceklerdir.
İmânı olup günahları fazla olanlar ise cehenneme girerek arınacak ve tasaffî edecek ve cennete layık bir hâl aldıktan sonra cennete girecektir.
İmânı olmayanlar ise ebedî cehennemde kalmak üzere cehenneme dahil edilecekler ve Allah’a verdikleri sözden caymanın ve yaratılışlarına muhalif davranmasın ve küfür ile mahlûkatı inkar etmelerinin ve nefislerini dinlemenin cezasını çekeceklerdir. Çünkü cehennemi onlar istediler ve imân edip salih kullardan olmadılar. Allah ise onları uyardı, kitap gönderdi, peygamber gönderdi, mücedditler gönderdi, uyarılar gönderdi. Onlar bunlara aldırış etmeyerek Allah’ı tanımadılar ve kulluk yapmayarak yaratılışlarının muhalifine yaşayıp, Allah’ın cehennem tehditlerine de yaşayışları ve inkârları ile sanki senin tehdidinden de korkmuyoruz, cehenneminden ve cezandan da korkmuyoruz diye duruş yaptılar ve bu duruşlarının karşılığını kendileri istedikleri için çekeceklerdir. Bu tam bir adalettir. Çünkü çalışanla çalışmayanın ayrılması gerekir. Allah’ın Adil ismi bunu zarurî kılar.
İşte ahiret âlemlerinde olacak bu hadîseler sırasında elbette ki Rabbimizin Rahim ismi gereğince peygamberimiz de imân ehline ümmetî ümmetî nidası ile Allah’a yalvaracak ve ümmetim cennete gitmeden bende gitmiyorum diye Allah’tan mü’minlere merhamet dileyecektir. Çünkü hiçbir kimse kendi hakkı ile cennete gidemeyecektir. Allah rahman ismini bu dünyada bütün mahlûkata tecelli ettirdiği için ahirette rahim ismi ile fazlından imân ehline cenneti vaad etmiş ve verecektir. Bizim ibadetlerimiz cenneti kazanmak için değil bize verilen nimetlerin şükrü içindir. İşte Allah bu ibadetlerimizden razı olursa fazlından ve ikramından ve de cömertliğinden imân ehline cenneti verecektir. Peygamberimizde ümmeti için Allah’a yalvaracaktır.
Cennet ve cehennem bir neticedir. Cennet Allah’ın fazlı, cehennem ise insanın kesbidir. Cenneti Allah istemiştir ve verecektir, ancak Allah kullarının cehenneme gitmesini istememiştir. Gitmemeleri için Kur’an’la ve peygamberlerle çok şiddetli olarak ilk insandan beri uyarmış ve insanlığı başıboş bırakmamıştır. Onun için de cehennemi isteyen insanın kendisidir ve nefsi ve kötü tercihidir.
Bir devlet ille de kendi tabasını hapse atmak ister mi? Hapse kimler girer? Elbette ki yasalara uymayanlar ve suç işleyenler. Yoksa devletin görevi durup dururken insanları hapse atmak değildir. Suç işleyenler ise cezalandırılmazsa devletin adaletine ve şecaatine bu durum uygun olmaz.
Demek ki şu an için ölen ruhlar berzahta bekleme salonunda bekletiliyor. Oraya göre uygun ceza ve mükâfatı yaşıyorlar. Ancak mahkeme-i Kübra yani büyük mahkeme kıyametten sonra yani haşirden sonra kurulacak ve o büyük muhakeme ondan sonra yapılacaktır.
Bâkî ÇİMİÇ