Cenâb-ı Hakkın inâyet ve tevfiki, sabırlı adamlarla beraberdir. O zaman üç sabrı omzumuza alıp masiyette, musibette ve taatte kullanalım.
Kul, ibâdet üzerine sabır kuvvetini istimal ederse, şu sabır onu makam-ı mahbubiyete kadar çıkarıyor, ubudiyet-i kâmile cânibine sevk ediyor.
Ey insan, sana verilen sabır kuvvetini kötüye kullanıyorsun. Sabır kuvvetini günahlara karşı, musibetlere karşı ve ibadet etmekte kullanmalısın
Ey insan, niçin haddi aşıyorsun? Niçin sabır kuvvetini ahmak komutan gibi su-i istimal ediyorsun? Hâlbuki sana verilen sabır yeterlidir.
Musibet geldiğinde musibeti insanlara şikâyet etmemek gerek. Çünkü âciz insanların rikkatini tahrik etmek zarardır, mânâsızdır.
Kul;”musibeti Allah’a şekvâ etmeli; yoksa Allah’ı insanlara şekvâ eder gibi “Eyvah! Of!” deyip “Ben ne ettim ki bu başıma geldi?” dememeli.
Şekva;”Hazret-i Yakup Aleyhisselâmın “Ben derdimi de, üzüntümü de ancak Allah’a şikâyet ederim’ dedi.”demesi gibi olmalı.(23.Mektup)
Evet, musibetin darbesine karşı şekvâ suretiyle elbette âciz ve zayıf insan ağlar. Fakat şekvâ Ona olmalı; Ondan olmamalı.(23.Mektup)
Ve sabırsızlık ise Allah’tan şikâyeti tazammun eder. Ve ef’âlini tenkit ve rahmetini itham ve hikmetini beğenmemek çıkar.(23.Mmektup)
Musîbetlere karşı sabır, tevekkül ve teslimdir.”Muhakkak ki Allah tevekkül edenleri sever.””Muhakkak ki Allah sabredenleri sever.”
Mâsiyetten kendini çekip sabretmek takvadır. Takva, içtinâb-ı kebâirdir, aynı zamanda ibâdet-i kâmiledir.”Allah takvâ sahipleriyle beraberdir.”
Abdülbâkî Çimiç
Muhterem Ağabey,içimi ferahlatan yazınızı okurken bir yandan sizin gibi kalemi iman fışkıran bir insana dua ettim ve bir yandan gerçekten Rabbimizin musibetlere karşı hem sabrımızı ölçüyor ve hemde sabır verdiğini görüyoruz.Sabreden kullardan olmamız duasıyla selam ve hürmetler.