”Kur’ân; hem bütün evliya ve sıddıkîn ve urefâ ve muhakkıkînin muhtelif meşreplerine ve ayrı ayrı mesleklerine, herbirindeki meşrebin mezâkına lâyık ve o meşrebi tenvir edecek ve herbir mesleğin mesâkına muvafık ve onu tasvir edecek birer risale ibraz eden mukaddes bir kütüphane hükmünde bir kitab-ı semâvîdir.” (Sözler, 2004, s. 589)
Kur’ân, bütün evliyaların ve velilerin, sıddıkîn yani özü sözü bir olan evliya topluluğunun, urefâ yâ’nî arifler, irfan sahipleri, Allah’ı isim ve sıfatlarıyla hakkıyla tanıyanların, muhakkıkînin yani hakîkati bulup meydana çıkaranlar, iç yüzünü araştırıp bulan büyük İslâm âlimleri ve velîlerinin ayrı ayrı mesleklere, her birindeki meşrep ve yolların mezâkına yani lezzet, zevk ve şevklerine lâyık ve o meşrep ve yolları nurlandıran, her bir mesleğin maksat ve gâyesine uygun, o mesleği tarif edecek birer kitap ve tefsir ortaya çıkmasına sebep olan mukaddes bir kütüphane hükmünde bir kitab-ı semâvîdir.
İslâm’a ve dîne hizmet dâvâ eden ehl-i sünnet çizgisinde olan cemaatler, meslekler ve yollar kendi mesleklerine, meşreplerine ve yollarına Kur’ân’dan bir dayanak bulur ve o yolda mesleklerinin ve meşreplerinin bütün özelliklerini ve güzelliklerini Kur’ân’dan îzâh ederler ve de eserler ortaya koyarlar ve koymuşlardır.
Kur’ân sadece bir asra hitap eden bir kitap değil bütün zamanları ve asırları içine alan ve her asırda yeniden nâzil oluyor gibi gençliğini muhâfaza eden Rabbimizin ezelî kelâmıdır.
Bu nedenle de her asır kendi asrının bütün ihtiyaçlarını Kur’ân’dan bulabilir, bulmuş ve bulmalıdır. Bu ise müceddidler silsilesi ile olmuştur ve bu zamanda da aynen öyledir.
BAKİ ÇİMİÇ-31.08.2010