Meslek ve meşreplerin hakka istinadı

Meslek ve meşreplerin hakka istinadı

İslâm’a hizmet dâvâ eden meslek ve meşrepleri ta’rîf ederken ikiye ayırabiliriz. Bediüzzaman Hazretleri de meslekleri ‘müsbet ve menfî ‘ olarak ikiye ayırmıştır. “Meslekler, mezhepler ne kadar batıl da olsalar, içinde ukde-i hayatiyesi hükmünde bir hak, bir hakîkat bulunur. Eğer âsârına ve neticelerine hükmeden hak ve hakîkat ise ve menfî cihetleri müspet cihetlerine mağlûp ise, o meslek haktır. Eğer içindeki hak ve hakîkat, neticelere hükmedemiyor ve menfî ciheti müspet cihetine galebe ediyorsa, o meslek batıldır.”[1]tespitini yapmıştır. “Halbuki eşyada kusursuz ve her ciheti hayırlı şeyler, meşrepler, meslekler az bulunur.”[2] Bu ta’rif ve tespitlere göre meslek ve meşrepleri tahlil edebiliriz.

Demek ki bir meslek veya meşrebin batıl olabilmesi veya o meslek ve meşrebe batıl diyebilmemiz için, o meslek ve meşrebin eserlerine ve neticelerine hak ve hakîkat hükmedemiyor olmalıdır. Çünkü bir hakka isdinad ederek gelen o meslek ve meşrebe insanda hükmeden bir kısım hissiyat-ı süfliye hükmederek, o meslek ve meşrebin neticelerine menfî esaslar hükmetmektedir.

Esasında her meslek ve meşrebin her biri, bir hakka istinat ederek gelmiş ve vücut bulmuştur. Bu cihetle o meslek ve meşrep sahipleri kendilerini haklı zannederek açmış oldukları çığırda “nusus-i şeriata ve sarih-i ayata ve zevahir-i ehadise istinat ederek” hak dava etmişler. Ancak insanda arız olan hodgâmlık ve enâniyet, nifak ve şikak, kin ve adâvet, tarafgirlik, inat ve haset gibi haller ve sebepler o mesleğin âsârına ve neticelerine hükmetmiştir. Böylece o meslek veya meşrep ehl-i bid’a olup dalâlet hesabına çalışmış olur. Bazı mesleklerde tarihi yaşanmış hadiseler müntesiplerinde derinden derine yaralar, küsmekler, adavet, garaz ve kin gibi bir iğbirar(gücenme, kırılma, darılma), seciyelerine girmiştir. Meslekleri bir hak ve hakîkate istinad ettiği halde, o mesleğin neticesine menfî hissiyatlar hükmettiği için bu meslekler de batıl bir meslek sınıfına dâhil olmuştur. Bu kısım meslek sahipleri kendilerini haklı zannederek o meslekte devam ede gelmiştir.” Hâlbuki, bir dirhem hakları varsa, bazen on dirhem ilâve ediyorlar.”[3] O bir dirhem hakları ise mesleklerine istinad ettikleri ayet ve hadislerdir. Ancak o istinad ettikleri ayet ve hadislerdeki hak ve hakîkat mesleklerinin âsârına ve neticesine hükmedememiş, onlardaki menfî hissiyata mağlup olmuş durumdadır.

Bediüzzaman Hazretleri’nin şu ölçüsü de mühimdir. “Her batıl bir mesleğin her bir ciheti batıl olmak lâzım olmadığı gibi, her bir hak mesleğin dahi her bir ciheti hak olmak lâzım değildir.”[4] Demek ki bazen hak, vesilelerle; bazen de bizzat galip gelebilir. Öyleyse batıl mesleklerde de bir dane-i hak olan hakîkat bulunabileceği gibi; hak bir meslekte de batıl vesileler bulunabilir. Bu nedenledir ki Bediüzzaman Hazretleri de “Bir müslim, herbir sıfatı Müslüman olmak lâzım gelmediği gibi, bir kâfirin herbir sıfatı kâfir olmak ve küfründen neş’et etmek lâzım değildir.”[5] Der. Ayrıca “Her Müslimin her vasfı Müslim olmak vâcip iken, haricen her dem vaki, sabit değildir. Öyle de, her kâfirin her vasfı kâfir olmak, küfründen neş’et etmek yine lâzım değildir. Her fâsıkın her vasfı fâsık olmak, fıskından neş’et etmek, öyle de, her dem sabit değildir.”[6] Öyle ise, her bir Müslümanın her bir sıfatı Müslüman olması lâzım olmadığı gibi, her bir kâfirin dahi bütün sıfât ve sanatları kâfir olmak lâzım gelmez.[7] Bu noktalardan da anlaşıldığı üzere “Mesalikte(mesleklerde) ve meşreplerde ittihat mümkün olmadığı gibi, caiz de değildir.[8] Çünkü umûr-i uhrevîyede haset ve müzâhemet(zahmet verme) ve münâkaşa olmaz. Münâkaşaya, rekabete kalkışsa, ibâdette riyâ ve nifak etmiş gibidir.”[9] Hem“umûr-i diniye ve uhrevîyede rekabet, gıpta, haset ve kıskançlık olmamalı. Ve hakîkat nokta-i nazarında olamaz.”[10]

Netice-i kelâm: Meslek ve meşreplerin her biri muhakkak bir hak ve hakîkate istinad ederek hareket eder. O meslek ve meşrebin hakka istinad noktalarına hükmeden hakperstlik, hakîkatbînlin, insaf, hakkın hatırı için nefsin hatırını kırmak, hasmının elinde hakkı görse, yine rıza ile kabul edip taraftar çıkarak memnun olmak gibi müsbet hasletler, o meslek ve meşrebin âsârına ve neticelerine hükmetmiş ise, o meslek ve meşrep hak bir meslek sıfatını kazanmış olur.

Eğer bir hakka istinad ederek gelen meslek ve meşrebe hodgâmlık ve enâniyet, nifak ve şikak, kin ve adâvet, tarafgirlik ve taassub, inat ve haset gibi haller ve sebepler o mesleğin âsârına ve neticelerine hükmetmiş ise o meslek batıl bir hüküm almış olur.

Abdülbâkî ÇİMİÇ

[email protected]

https://www.feyzinur.com

[1] Mektubat,2013,s.619

[2] Mektubat,2013,s.753

[3] Mektubat,2013,s.617

[4] Mektubat,2013,s.620

[5] Eski Said Dönemi Eserleri(Rumuz),2013,s.513

[6] Sözler(Lemeat),2013,s.1181

[7] Eski Said Dönemi Eserleri(Sünuhat),2013,s.247

[8] Eski Said Dönemi Eserleri(Hutbe-i Şamiye),2013,s.75

[9] Eski Said Dönemi Eserleri(Hutbe-i Şamiye),2013,s.74

[10] Lem’alar,2013,s.384

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir