Böyle zamanda tereffühte izn-i şer’î bizi muhtar bırakmaz.
Lezâiz çağırdıkça “Sanki yedim” demeli. “Sanki yedim” düstur eden, bir mescidi yemedi.(Haşiye)
Eskide ekser İslâm filcümle aç değildi. Tena’uma ihtiyar bir derece var idi.
Şimdi ise ekseri açlığa düştü kaldı. Telezzüze ihtiyar izn-i şer’î kalmadı.
Sevâd-ı âzam, hem ekseriyet-i mâsumun maişeti basittir. Tagaddî besâtetiyle onlara tâbi olmak,
Bin kere müreccahtır, ekalliyet-i müsrife, ya bir kısım sefiye tagaddîde tereffüh noktasında benzemek.(Lemeât )HAŞİYE: İstanbul’da Sankiyedim namında bir mescid var. “Sanki yedim” diyen adam, hevesinden kurtardığı paralarla bina etmiş.
Şimdi ise ekseri açlığa düştü kaldı. Telezzüze ihtiyar izn-i şer’î kalmadı.
Sevâd-ı âzam, hem ekseriyet-i mâsumun maişeti basittir. Tagaddî besâtetiyle onlara tâbi olmak,
Bin kere müreccahtır, ekalliyet-i müsrife, ya bir kısım sefiye tagaddîde tereffüh noktasında benzemek.(Lemeât )HAŞİYE: İstanbul’da Sankiyedim namında bir mescid var. “Sanki yedim” diyen adam, hevesinden kurtardığı paralarla bina etmiş.
İnsandaki kuvve-i zâikadaki lezzet çağırdıkça ve insan şükür için değil de lezzet için yemek isterse “sanki yedim” demeli. Çünkü eskiden İstanbul’da bir zat eline geçirdiği parayı “sanki yedim” diyerek biriktirmiş ve bu para ile bir cami yaptırmıştır. Böylece bir camiyi yememiş ve o caminin vücut bulmasına vesile olmuştur.
Eski devirlerde İslam âleminin çoğunluğu aç değildi. Çünkü gelenek ve görenekle gayr-ı zaruri ihtiyaçları zaruri hükmünde değildi. Zaruret derecesinde olan dört,beş ihtiyaç kolayca karşılanabiliyordu.Bu nedenle de nimetlerden çoklukla faydalanma bir derece eskiden vardı.
Eski devirlerde İslam âleminin çoğunluğu aç değildi. Çünkü gelenek ve görenekle gayr-ı zaruri ihtiyaçları zaruri hükmünde değildi. Zaruret derecesinde olan dört,beş ihtiyaç kolayca karşılanabiliyordu.Bu nedenle de nimetlerden çoklukla faydalanma bir derece eskiden vardı.
Şimdi ise insanların çoğunluğu açlığa düşmüş durumda. Çünkü şükür azaldı,”sanki yedim” manasında duruşlar neredeyse yok hükmünde. Ekseriyet, nimetleri lezzet için istemeye başladı. Global manadaki adaletsizlik ve zekâttaki duyarsızlık bu açlığı hat safhalara taşıdı. Avrupa kâfirleri ve Asya münafıkları İslâm’ların elindeki malları gasp etti. Allah-û âlem hikmetleri çoğaltabiliriz.
Sevad-ı azam; yani Müslümanların ekserisinin ve çoğunluğunun, hem de masum olan çoğunluğun geçimi basittir. Yeme ve içme sadeliği ile o çoğunluğa tabi olmak, bin kere tercih edilmesi gerekir. Gelenek ve görenek belasından ve bu asırdaki eli delik olmak gibi bir israftan yılandan kaçar gibi kaçmak elzemdir.
İsrafçı olan azınlığa ya da bir kısım azın da azı olan malın ve nimetin değerini bilmeyen sefîhe yeme ve içmede benzememek gerekir ve bolluk içinde zahiri refahla yaşamak noktasında onlara yaklaşmamak gerekir.
İsraf eden O’nun damına düşer ve çok zarar ve hasâret eder.
Bâkî ÇİMİÇ