Hikmetteki desâtir, hükümette nevâmis, hakta olan kavânîn, kuvvetteki kavâid birbiriyle olmazsa müstenid ve müstemid: Cumhur-u Nâsda olmaz, ne müsmir ve müessir. Şeriatte şeâir; kalır mühmel, muattal. Umur-u nâsda olmaz, müstenid ve mu’temid.(Lemeat)
Kuvvet hakka hizmetkâr olmalı, haklı olan kuvvetli olmalı. Yoksa kuvvetli olan haklı olmalıdır gibi bir durum zulümdür. Bu sır gereği kuvvet her halükârda hakta istimâl edilmeli. Haktaki kuvvet adalete hizmet etmeli.
Bilgi, hakkın üstün olmasına hizmet eden söz ve hareketlerin uygunluğu olan hikmetteki düstûrlar, yönetimdeki kânunlar, hakta olan prensipler, kuvvette bulunan kurallar birbirleriyle istinâd, dayanışma yardımlaşma i’timâd edilen olmalı ve birbirlerine yardım etmeli.
Yoksa kamuoyu, kamu vicdanı ve çoğunluk olan cumhur- nâs verimli, meyvedâr ve tesîrli olamaz. İstifâde edemez ve o kânunlar cumhur-u nâsa yararlı olamaz. O zaman hikmetteki düstûrlar, yöneticilerin kuralları ve kânunları, hak olan prensip ve kavânîn ve kuvvetteki kurallar birbiri ile uyumlu olmalı ve birbirini desteklemelidir. İnsanların saadeti, huzur ve mutluluğu bu kânunların ve kuralların ve de prensiplerin içtimâsına ve ittihâdına bağlıdır.
Böyle olmazsa, İslâm şeriatı yani ayet, hadîs, kıyas, icmâ-i ümmet ve büyük mezhep imamlarının içtihatları üzerine kurulan İslâm dinînin kuralları ve namaz, ezan, cami gibi İslâm alametleri ve sembolleri olan şeair ihmâl edilmiş, uygulanmamış olur, başıboş kalır. İnsanlara ait işlerde de yardım, yardımlaşma ve kendisine i’timâd edilen, güvenilen işler ve davranışlar olmaz. Bu ise insanlığın ifsâda gidişi ve maddî, manevî marazların ve de sosyal hayatın bağlarının çözülmesidir.
Bilgi, hakkın üstün olmasına hizmet eden söz ve hareketlerin uygunluğu olan hikmetteki düstûrlar, yönetimdeki kânunlar, hakta olan prensipler, kuvvette bulunan kurallar birbirleriyle istinâd, dayanışma yardımlaşma i’timâd edilen olmalı ve birbirlerine yardım etmeli.
Yoksa kamuoyu, kamu vicdanı ve çoğunluk olan cumhur- nâs verimli, meyvedâr ve tesîrli olamaz. İstifâde edemez ve o kânunlar cumhur-u nâsa yararlı olamaz. O zaman hikmetteki düstûrlar, yöneticilerin kuralları ve kânunları, hak olan prensip ve kavânîn ve kuvvetteki kurallar birbiri ile uyumlu olmalı ve birbirini desteklemelidir. İnsanların saadeti, huzur ve mutluluğu bu kânunların ve kuralların ve de prensiplerin içtimâsına ve ittihâdına bağlıdır.
Böyle olmazsa, İslâm şeriatı yani ayet, hadîs, kıyas, icmâ-i ümmet ve büyük mezhep imamlarının içtihatları üzerine kurulan İslâm dinînin kuralları ve namaz, ezan, cami gibi İslâm alametleri ve sembolleri olan şeair ihmâl edilmiş, uygulanmamış olur, başıboş kalır. İnsanlara ait işlerde de yardım, yardımlaşma ve kendisine i’timâd edilen, güvenilen işler ve davranışlar olmaz. Bu ise insanlığın ifsâda gidişi ve maddî, manevî marazların ve de sosyal hayatın bağlarının çözülmesidir.
Bâkî ÇİMİÇ