Bediüzzaman, başlangıçta kurucu olarak değil, ancak daha sonra üye listesinde 8.sırada bulunarak mensubu olmayı şeref kabul ettiği İttihâd-ı Muhammedî Cem’iyyeti’nin kuruluş gayesiyle ilgili olarak o zamanlarda çeşitli vesilelerle sudur eden beyanları, bu konuyu sarahatle aydınlattığı gibi; tarafsız birçok tarihçilerin tespitleri de onu te’kid etmektedir. “Bu Cem’iyyet, bazı kaynaklarda bilinenin aksine, Volkan Gazetesinde yayınlanan İtihâd-ı Muhammedî Cem’iyyeti Nizâmnâmesi’nin 2. Maddesine göre[1], 1327/1909 tarihinde İttihâd ve Terakki Cem’iyyeti’ne muhâlif olanlar tarafından Volkan Gazetesi idâre odasında kurulmuş bir cem’iyyettir.”[2]
Volkan Gazetesi’nin 26 Muharrem 1327, 48. sayısında kurucuların tamamı yer almamıştır. Bediüzzaman Hazretleri, İstanbul’a geldiği ve cem’iyyetten haberdar olduğu günden beri bu cem’iyyete mensup olmaktan çekinmemiştir. Ancak iş siyâsete kaçınca desteğini çekmiş ve hatta Derviş Vahdetî’yi ciddî manada ikaz eylemiştir. Derviş Vahdetî’nin kurucusu ve başkanı olduğu Volkan Gazetesi, İttihâd-ı Muhammedî Cem’iyyeti’nin esas faaliyete geçişini, Ayasofya Camii’nde okutulan bir mevlid merasiminde ilân etmiştir. Bediüzzaman da bu tarihte İstanbul Merkez İdâre kuruluna seçilmiştir. Bediüzzaman’ın başlangıçta kurucu olarak değil ama mensubu olmayı şeref kabul ettiği İttihâd-ı Muhammedî Cem’iyyeti’nin Nizamnâmede belirtilen kuruluş gayesine kimsenin itiraz etmesi mümkün değildir.[3]
Bediüzzaman “siyasi bir cem’iyyet” veya “tahdid” altına alınan bir cem’iyyet olarak ortaya çıkmasından korktuğu “İttihâd-ı Muhammedî” ve “İttihâd-ı İslâm”ı, tarifini yaparak bütün inananların dâhil olduğu umûmî ve mânevî bir cemâ’at ve cem’iyyet olarak görür. Dolayısıyla Bediüzzaman’ın dar alanlarda kurulan, tarafgirlik ve siyâset manası bulunan cem’iyyet ve fırkalarla alakası yoktur. Olması da mümkün değildir.[4] Bu konuda Bediüzzaman’ın en doğru tespiti “İşittim, İttihad-ı Muhammedî (asm) namıyla bir cem’iyyet teşekkül etmiş.”[5] “İşte ben bu ittihadın efradındanım ve bu ittihadın tezahürüne teşebbüs edenlerdenim. Yoksa sebeb-i iftirak olan fırkalardan, partilerden değilim.”[6] ifadesidir.
İşte Bediüzzaman’ın eski eser ve makalelerinden, bilhassa 31 Mart’ta Divan-ı Harb-i Örfi’de yaptığın müdafaatından örnekler: “İleride Tavaif-i mülük[7] temelleri hükmünde olan anasır-ı muhtelife kulüplerinin; İttihâdın temeli ve nokta-i istinadımızın esası olan “İttihâd-ı Muhammedî”den anasır-ı gayr-i müslime tevahhuş etmesinler. Zira mesleğimiz sırf ahlâkî ve dinî olduğundan onlara faide-i azimeden başka zarar vermez.”[8]
Görülüyor ki; İttihâd-ı Muhammedî Cem’iyyeti’nin kuruluş gayesi ve esas maksadı İttihâd-ı İslâm’dır. O sıra Osmanlı idaresindeki çeşitli milletlerin birbirine karşı rekabet ve hased ve iftirak içindeki hareketleri ve bu hareketi körükleyen ecnebî dessaslar, bundan istifade etmeye ve bu fırsatı ganimet bilerek parçalamağa hazırlandıkları bir hengâmda, kurulan milliyetçi kulüplerini bir gayede birleştirmeyi hedef almıştır. Bu arada gayr-ı müslimlere de te’minat verilmekte idi. Zira İttihâd-ı Muhammedî’nin mesleği ahlâk ve din üzerine müesses olması ile, Osmanlı camiasında yaşayan ecnebilere ancak faide getirecekti.
Bediüzzaman Divan-ı Harb-i Örfi’de yaptığı müdafaatından: “Ben zahiren buna (İttihâd-ı Muhammedî Cem’iyyetine) teşebbüs ettim. İki maksad-ı azim için: Birincisi: O ismi tahdid ve tahsisden halâs etmek ve umûm mü’minine şümûlunu i’lân…İkincisi: Bu geçen musibet-i azimeye (31 Mart’ın meş`um hadisesi) sebebiyet veren fırkaların iftirakını tevhid ile önüne sed olmaktı. Vâ esefa ki; zaman fırsat vermedi, sel geldi, beni de yıktı. Hem derdim: Eğer bir yangın olsa, bir parçasını söndüreceğim. Fakat elbisem de yandı.”[9]
Bediüzzaman Hazretleri İttihâd-ı Muhammedî’nin gayesini ve kendisinin ona dahil olmasının murad ve maksadını anlatması içinde, bir de din adına siyaset ve parti işlerinde propaganda yapmanın dine azim zarar olduğunu da burada ve bütün hayatında her zaman anlatmış ve yazmıştır.
Abdülbâkî Çimiç
[1] Madde-2: Cem’iyyeti’n ismi “İttihâd-ı Muhammedî Cem’iyyeti”dir. 1327(1909) sene-i hicriyesinde Dâr’ülhilâfede teşekkül etmiştir.(ABIBSNİŞ, Cilt-I, s.539)
[2] Arşiv Belgeleri Işığında Badiüzzaman Said Nursi’nin İlmî Şahsiyeti, Cilt-I, s.533
[3] Arşiv Belgeleri Işığında Badiüzzaman Said Nursi’nin İlmî Şahsiyeti, Cilt-I, s.533
[4] Arşiv Belgeleri Işığında Badiüzzaman Said Nursi’nin İlmî Şahsiyeti, Cilt-I, s.553
[5] Eski Said Dönemi Eserleri(Divan-ı Harb-i Örfî),2020, s.123
[6] Eski Said Dönemi Eserleri(Divan-ı Harb-i Örfî),2020, s.125
[7] Tavaif-i Mülük, Abbasi halifeliğinin inkiraza başlaması üzerine, İslam âleminde çok çeşitli nâmlar altında küçük-küçük devletlerin, beyliklerin teşekkülüne bir isim olarak verilmişti. Bir sürü melikler, beyler ortaya çıkmışlar, birbirleriyle arazi ve mülk için harpler etmişlerdi. (A.Badıllı)
[8] Eski Said Dönemi Eserleri(Makalat), s.62; Asar-ı Bediiye, s. 376
[9] Eski Said Dönemi Eserleri(Divan-ı Harb-i Örfi), s.128; Asar-ı Bediiye, s.308