Hüdâ Semâdan İndi,Dehâ Zeminden Çıktı

“Senin karanlıklı dehân, nev-i beşerin gündüzünü geceye kalb etmiş. Yalnız o sıkıntılı, zulümlü ve zulmetli geceye ısındırmak için, yalancı, muvakkat lâmbalarla tenvir ettin. O lâmbalar sürurla beşerin yüzüne tebessüm etmiyorlar. Belki beşerin ağlanacak acı hallerindeki eblehâne gülmesine, o ışıklar müstehziyâne gülüp eğleniyor.”(17. Lem’a 5. Notada)

“Hüdâ semâdan indi, dehâ zeminden çıktı. Hüdâ kalbde işliyor; dimağı da işletir.Dehâ dimağda işler; kalbi de karıştırır. Hüdâ ruhu eder tenvir, taneleri sünbüllettirir. Karanlıklı tabiat onunla ışıklanır.(Lemaat)”

Ehl-i dalaletiin münevver zatları esasında zulmetli münevverdirler. Maddeperst ve esbabperest bir fikir taşıyan birinci Avrupa sadece zahiri dünya hayatına hasr-ı nazar edip,ettirdiği için kör dehasıyla ahiretin nurani âlemlerini görememekte ve nur-u akıl nursuz kaldığı için karanlıklı bir dehayı temsil etmektedir.Çünkü nur-u akıl kalbden gelir.Kalb imanın mahlli olduğu için zulmetli münevverler o nurdan mahrum kaldıkları için karanlıklı bir dehayı taşır ve yaşarlar.Bu nedenle de o zulmetli halleri ile insanlığı aydınlığa çıkaracaklarını sanarak nev-i beşerin gündüzünü geceye çevirirler.Çünkü o karanlıklı deha,iman ve islamiyetten mahrum bir hali nev-i beşere yaşatmaya çalışırlar ve onların ebedi hayatlarını karartırlar.

Beşeriyeti muvakkat eğlencelerle ve malayani mutantan gailelerle kandırmaya ve meşgul etmeye çalışırlar.Yalancı oyunlar ve zahiri süslü cazip hallerle insanlığın helaketine sebep olurlar.

Bu gün batı medeniyeti hüda üzerine tesis etmediği için zulmetli bir hali isanlığa ve kendi milletlerine yaşatmaktadırlar.Sadece maddî terakki ile insanlığı mutmain edemiyorlar ve insanların kalbî ve ruhî ihtiyaçlarına dünyevî- maddî metalar çare olamıyor.Bir süre teknolojik eğlenceler ve maddî yalancı oyuncaklarla çocuklar gibi insanları oyalamaya çalışsalar da insan fıtratındaki aşk-ı beka ve tefessüh etmemiş fıtrat-ı zişuuru olan vicdanı imanı ve maneviyatı arıyor ve saniini müteveccihtir.

Ancak menhus bir lezzet ile muvakkat olarak beşeriyeti meşgul eden o karanlıklı deha,insanlığın sıkıntılı, zulümlü ve zulmetli gecesini artık daha aydınlatamıyor,beşerde başlayan ntaharri-i hakikat meyli fıtratına lazım hakikati arıyor ve öyle sarılıyor ki bir daha bırakmıyor.

Abdülbaki Çimiç

[email protected]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir