Cerbeze ve mâhiyeti

Cerbeze ve mâhiyeti

Cerbeze; aldatıcı sözlerle kurnazlık yapmaktır.

İkna edici tarzda hakkı batıl, batılı hak suretinde konuşma hâlidir. Güzel ve aldatıcı konuşma becerikliliği ve haksız sözlerle hakîkati gizlemektir. Sosyal hayatta çokça karşılaştığımız bir fiil olarak özelikle ölçüsüz ve dengesiz söz kurnazlığıdır. Hakkı batıl, batılı hak görme ve göstermeye kadar insanı götüren bir kayma ve kırılma vahametidir. Kuvve-i akliyenin ifrat mertebesidir. Bütün kötülükleri görüp, hiçbir iyiliği görmeme durumudur. Haseneleri örterek, seyyielere tebdil etme basîretsizliğidir.

Cerbeze insafsızca, aldatıcı ve muvâzene etmeden hüküm vermektir. Böylece cerbeze ile yapılan mugalâtalar inhilâl-i anâsırı netice vermektedir. “Hem de cerbeze ile, insan adalet yaparken zulme düşüyor. Zirâ insan kusursuz olmaz. Fakat uzun zamanda ve efrad-ı kesîre içinde ve tahallül-ü mehasinle tâdil olunan müteferrik kusurları cerbeze ile cem edip bir zaman-ı vahidde bir şahs-ı vahidden sudurunu tevehhüm ederek şedid cezaya müstehak görür. Halbuki bu tarz, bir zulm-ü şedîddir.”1

Böyle bir zulümden sakınmak ve kuvve-i akliyenin “hikmet” duruşunda yerimizi almak mecburiyetindeyiz.
Hem de insan nazar-ı tenkid ile, bir cerbeze ile binler mehasin içinde, nazarında hatiat tevehhüm edilen on beş – yirmi nokta ile bütün o mehasini setrettirecek ve hükümden ıskat edecek ve yalnız o, on beş – yirmi nokta ona hedef-i maksûd yapacak bir vaziyet alır. Böylece o nazar-ı tenkid ve cerbeze ile ittihamkârâne ileri sürdüğü garazkâr hâli muhatabına isnad edebilir.

“Kuvve-i akliyenin ifrat mertebesi cerbezedir ki, hakkı bâtıl, bâtılı hak suretinde gösterecek kadar aldatıcı bir zekâya malik olur.”2
Cerbezenin tavr-ı acibi; zaman ve mekânda müteferrik şeyleri toplar, bir yapar. O siyah perde ile her şeyi temaşa eder. Hakikaten cerbeze, enva’ıyla garaibin makinasıdır.3
Müteferrik büyük işlerde yalnız kusurları görmek cerbezeliktir; aldanır ve aldatır. Cerbezenin şe’ni, bir seyyieyi sümbüllendirerek hasenata galip etmektir.
“En müthiş maraz ve musîbetimiz, cerbeze ve gurura istinad eden tenkiddir. Tenkidi eğer insaf işletirse, hakikati rendeçler. Eğer gurur istihdam etse, tahrip eder, parçalar.”4
Bu ifadeler Bediüzzaman Hazretleri’ne aittir. Bediüzzaman Hazretleri cerbezenin büyük zulümleri netice verdiğini bu şekilde ifade eder.
Cerbeze istikametten kayma halidir. Allah tarafından insana derc edilen sınırsız duygular mevcud olup bu duygulara fıtrî olarak sınır konulmamıştır. Ancak peygamberler ve dinlerle bu duygulara sınırlar çizilmiştir. Çünkü bu dünya imtihan yeridir. Din bir imtihandır. Akla kapı açar, ihtiyarı elden almaz. Bu sebeple de insanda hükmeden duygulardan kuvve-i akliye duygusunun vasat mertebesi olan hikmetten ifrata kayma hali olan cerbeze bir zulüm halidir. Daha çok aklî melekelerde cereyan eden bir kayma durumudur. En çok görülen vasıfları ise daha çok insanların kusurlarına yoğunlaşır ve iyilikleri nazara almaz. Cerbeze halindeki kişi aldatıcı bir zekâya sahip olduğu için insanlardan sudur eden kusurları bir anda nazarlara sunarak, diğer insanları aldatmaya ve onların pozitif duygularını boşaltmaya çalışır. Cerbezeli kişi müsbetleri nazara almaz ve kusurlarla müsbet iyilikleri de örter. İşte bu hâl bir zulüm halidir ki cerbezeli insanlar müsbet hareket edemezler.

Evet, “hakikat-bîn göz aldanmaz; hakperest kalb aldatmaz” sırrınca aldanmaz bir göz ve hakperest ve aldatmaz bir kalb için Kur’ân’a, Sünnet-i Peygamberîye (asm) ve onların hakîkî bir tefsiri ve mânevî bir dersi olan Risâle-i Nur’a sarılmalıyız ki “cerbeze”nin aklı yanıltmasından, akıl tutulmasından ve zulmünden korunalım.

Çünkü “sebeb-i ihtilâf, hâkim-i zâlim olan cerbezedir. Fikr-i tenkid ve bedbinliğe istinad eden cerbeze, daima zâlimdir.”5
Elhâsıl: Hakîkat-bin ve hakperest olan adam: “Cerbeze bir hâkimdir.”6 bilmeli. “Yalnız seyyiat tarafını konuşturmamalı; onun hasmı olan hasenatı da dinlemeli, sonra muvazene edip, mizan-ı haşirdeki hükm-ü âdilâne gibi râcih gelene muhabbetle hak vermelidir.”7 vesselâm!

Abdülbâkî Çimiç

[email protected]

Dipnotlar:
1- Divan-ı Harb-i Örfi, s: 13.
2- İşarat-ül İ’caz, s: 23.
3- Münâzarât, s: 35.
4- Hutbe-i Şamiye, s: 140.
5- Tuluat, s: 83.
6- Tuluat, s: 86.
7- Tuluat, s: 86.

“Cerbeze ve mâhiyeti” için 1 yorum

  1. Günümüzde siyasette, ticarette ve sosyal ve ictima-i hayatta tam bir cerbeze halleri mevcut. Yanlış ile doğrunun birbirine karıştığı, karıştırıldığı bir dönemde, hakkın hatırını her zaman önde tutup müspet hareket tarzı ile cerbezenin zalimane zulmünü bertaraf edebiliriz. Aldatıcı zekalar ve dehalar karşısında kur’an ve sünnet prensipleri ile dirayetli bir feraset ile cerbezenin cerbeze olduğunu anlamak mümkün.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir