Bid’atlar(Bidîyât)
İslâm dini, kemâle ermiş ve noksanı olmayan bir dindir. Bu durum Kur’an-ı Kerîm’de şu şekilde bildirilir: “Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı seçtim.”[1] Bu ayete istinaden İslâm dininin mükemmel olması, dine yapılan yeni icat ve eklemeleri kabul etmemeyi gerektirir. İslâm dini, ekleme ve noksanlıkları kabul etmeyen özelliğinden dolayı, Peygamber Efendimiz(asm), dinin asliyetinin korunması hususunda ashâbını ikaz etmiştir. “Her bid’at dalalettir…”[2] hadisinde belirtildiği üzere bu konuda çok müteyakkız olunması gerektiğine dikkat çekmiştir. Peygamber Efendimiz (asm), “…İşlerin en kötüsü sonradan ortaya çıkanlardır…”[3], “…Siz sonradan ortaya çıkanlardan sakının…”[4], “…Sonradan ortaya çıkanların hepsi de bid’attır…”[5] ifadeleriyle ümmetine dine sonradan yapılacak olan eklemeler ve yeni icatlar konusunda nasihat etmiştir.
Sünnet-i Seniyyenin tağyir ve tebdili bid’attır
Bid’at, Peygamber Efendimiz(asm)’den sonra ortaya çıkan her şeydir.[6] Başka bir tarife göre de bid’at; “Din’de Hz. Peygamber(asm)’den sonra icad edilip, kendisiyle Allah’a daha çok ibadet etme kastedilen, dinde ilave veya eksiltme özelliği taşıyan, şer’i uygulamalara benzer gözüken yoldur.”[7] Bediüzzaman ise Sünnet-i Seniyyenin “tağyir ve tebdili bid’a ve dalâlettir ve büyük hatadır.”[8] tespitini aktarır. “Evet Sünnet-i Seniyeye ittiba, mutlaka gayet kıymetdardır. Hususan bid’aların istilâsı zamanında sünnet-i seniyeye ittiba etmek daha ziyade kıymettardır…”[9] Bir başka izahında Bediüzzaman, bid’atı şöyle tarif etmiştir: “Ahkâm-ı ubudiyette yeni icadlar bid’attır.” Devamında da sözlerini şu şekilde sürdürmüştür: “Bid’atlar ise “Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim…”[10] âyetin sırrına münafi olduğu için, merduttur. Fakat tarîkatta evrad ve ezkâr ve meşrebler nev’inden olsa ve asılları Kitab ve sünnetten ahzedilmek şartıyla ayrı ayrı tarzda, ayrı ayrı surette olmakla beraber, mükerrer olan usul ve esasat-ı sünnet-i seniyeye muhalefet ve tağyir etmemek şartıyla, bid’a değillerdir. Lâkin bir kısım ehl-i ilim, bunlardan bir kısmını bid’aya dâhil edip, fakat “bid’a-i hasene” namını vermiştir.”[11]
Bediüzzaman, “On Birinci Lem’a”adlı risâlesinin altıncı nüktesinde “Her bid’at dalâlettir ve her dalâlet Cehennem ateşindedir.”[12] hadisi altında da bid’atı şöyle ifade etmiştir: “Kavaid-i Şeriat-ı Garra ve desatir-i Sünnet-i Seniye, tamam ve kemalini bulduktan sonra, yeni icadlarla o düsturları beğenmemek veyahut hâşâ ve kellâ, nâkıs görmek hissini veren bid’aları icad etmek, dalalettir, ateştir.”[13]
Barla Lahikası’nda en büyük yedi günahın arasında “dine zarar verecek bid’atlara taraftar olma…” [14] da sayılmıştır. Bu ahirzaman asrında nifak perdesi altında Risalet-i Ahmediyeyi (asm) inkâr edip, şeâir-i İslâmiyeyi tağyir ve Şerîat-i Ahmediyye’nin ve Şeâir-i İslâmiyye’nin tahrîbine çalışan ehl-i bid’aya taraftar olmak en büyük günahlardan biridir diyebiliriz. Şeâir-i İslâmiyeye ve siyâset-i İslâmiyeye darbe vuranlara taraftar olmak hatar-ı azimdir.
Abdülbâkî Çimiç
[1] Mâide, 5/3.
[2] Ebu Dâvud, Süleymân b. Eş’as es-Sicistânî, es-Sünen, Beytu Efkâri’d-Devliyye, Riyâd, 1999, Sünnet, 6 (s. 832);
[3] Müslim, Ebu’l-Hüseyin b. el-Haccâc el-Kuşeyrî, Sahîhu Müslim, Dâru Tayyibe, Riyâd, 2006, Cum’a, 43 (I, 385);
[4] Ebu Dâvud, Sünnet, 6 (s. 832);
[5] Ebu Dâvud, Sünnet, 6 (s. 832)
[6] Çelik, Ali, Kavram ve Mahiyet Olarak Sünnet veBid’at, Beyan Yayınları, İstanbul, 1997, s. 105.
[7] Yaran, “Bid’at”, DİA, VI, s. 129-130;
[8] Lemalar, s.190
[9] Lem’alar, s.174
[10] Mâide, 5/3.
[11] Lem’alar, s.185
[12] Ebu Dâvud, Sünnet, 6 (s. 832);
[13] Lem’alar, s.180
[14] Barla Lahikası, s.534