Gerçekten “Nurs’un, “Nurs” veyâ “Nors” okunması mümkün. Nitekim resmî kimlik bilgilerinde yeni yazıya “Nors” olarak geçirilmiş.[1] Ancak Üstâd, “Nurs” şeklindeki telaffuzu tercih etmektedir: Otuzüç adet Sözlerin ve otuzüç adet Mektubların mecmûuna Risâletü’n-Nûr nâmı verilmesinin sırrı şudur ki: Bütün hayâtımda Nûr kelimesi her yerde bana rast gelmiştir. Ezcümle, karyem Nurs’tur, merhûme vâlidemin ismi Nûriye’dir, Nakşî üstâdım Seyyid Nûr Muhammed’dir, Kàdirî üstâdım Nûreddin. Kur’ân üstâdlarımdan Nûrî, talebelerimden benimle en ziyâde alâkadarı Nûr isimli bulunanlardır. Kitablarımı en ziyâde îzah ve tenvir eden, nûr misâlidir. Kur’ân-ı Hakîm’deki en evvel aklıma, kalbime parlayan ve fikrimi meşgûl eden,” Allah göklerin ve yerin nurudur. Onun nurunun misâli, bir lâmba yuvası gibidir.”[2] âyetidir. Hem hakàik-i İlâhiye’de müşkilâtımın ekserisini halleden Esmâ-i Hüsnâ’dan Nûr ism-i nûrânîsidir. Hem Kur’ân’a şiddet-i sevk ve inhisâr-ı hizmetim için husûsî imâmım Zinnûreyn’dir.[3]
Nurs Köyü, Bediüzzaman Hazretleri’nin dünyaya teşrif ettiği ve küçük yaşlara kadar burada kaldığı köyün adıdır. Bediüzzaman ile şereflenmiş bu köy, dağlar arasına sıkışıp kalmış coğrafî konumuyla âdeta dünyadan küsmüş vaziyet arz etmektedir. Bitlis vilayetine bağlı Hizan kasabası sınırları içerisindedir. Hizan’dan uzanan dere ve vadiler arasında kıvrılarak seyreden yollardan varılır Nurs’a. “Hizan’dan güneye doğru, bir çok köyü birbirine bağlayan, korkunç derelerin ve vadilerin arasında kıvrılan bir yol bulunmaktadır. Bu yol kıvrıldıkça kıvrılır, uzadıkça uzar. Yolun sonlarına doğru dehşetli ve büyük bir dere vardır. Bu derenin adı Nurs deresidir. Bu dereden batıya doğru, uçurum gibi dağların yamaçlarından ilerlediğinizde, karşınıza, dağlar arasına sıkışıp kalmış bir köy çıkar. İşte bu köy, Nurs Köyü’dür. Oldukça engebeli ve dağlık olan bu coğrafyada yer alan Nurs Köyünün evleri, dere yamaçlarına kurulmuştur. Ve bu derelerden biri, Nurs Köyü’nü ikiye bölmüştür. Nurs Köyü, yetmiş haneli bir köydür. Camisi, okulu ve bir de Nurs Köyü’nü Koruma Derneği vardır. Ulaşım, eskilere nazaran çok daha rahattır.”[4]
Eskiden uzak, tenha ve kuş uçmaz-kervan geçmez bir yer olarak tarif edilen Nurs Köyü’ne iki binli yılların başlarında asfalt güzel yollar yapıldı. Şimdi Nurs Köyü Van Gölü sahillerindeki Tatvan’a arabayla bir saat kadar sürmektedir. Özelikle yaz aylarında çok sayıda insanın ziyaret ettiği Nurs Köyü, Bediüzzaman’ın sayesinde dünyaca nam kazanmış bir köy olarak bilinmektedir. Risale-i Nur talebelerinin dilinde “Nurs” şeklinde kullanılır. Bölge halkının dilinde ise “Nors” olarak kullanılır. Bu isim bir tahmine göre, “Seher-hizan” terkibinin zamanla “Hîzan” ve sonraları da “Hizan” tahrif edilmesi gibi; “Nurs” veya “Nors” ismi de Farsçadaki “Nevreside”(Yeni doğmuş) terkibinden “Nevres”, bilahare de “Nors” ismini almış olması muhtemeldir.[5]
Nurs yolu, Nurs dağları apayrı bir âlemdir. Kepağ Dağı’nın eteğinde, yeşillikler içinde, armut ve ceviz ağaçlarının arasında bir dere akar gider. Bu Nurs deresidir. Nurs Köyünü, köpüklü sularıyla ikiye ayıran bu dere süslemekte ve dört taraftan göklere uzanan çıplak dağlar ve dağların yamaçlarında basit ve kerpiç köy evleri sıralanmaktadır. Köyün kabristanı, Nurs deresinin yamacında, çınar ağaçlarının altındadır… Nurs’ta hayat başka, âlem başka, akşam başka, sabah başka, hülasa her şey bambaşka… Seherlerle beraber kuş sesleri, derenin hazin çağlamasına karışıyor ve tertemiz, âsude bir hava… Orada insan tabiatla, tabiatın ilâhi güzelliği ile kâinat kitabı ile baş başadır.[6] Bediüzzaman Şualar eserinde “Bitlis vilâyetine tâbi Nurs köyünde doğan ben, talebe hayâtımda rastgelen âlimlerle mücâdele ederek, ilmî münâkaşalarla karşıma çıkanları inâyet-i İlâhiye ile mağlûp ede ede İstanbul’a kadar geldim”.[7] der. Şark yaylâlarından, güneşin doğduğu yerden İstanbul’a kadar gelen bir adam.”[8] Bediüzzaman. Böylece “Şarkın yalçın kayalıklarından, bir ateşpâre-i zekâ, İstanbul âfâkında tulû etti.”[9] Yani “Şark’ın yalçın, sarp ve âhenin(demir gibi sağlam) mavera-yı şevahik-i cibalinde(yüksek dağların arkasında, ötesinde) tulu etmiş.”[10] İşte o yer, Nurs Karyesi’dir.
Nors/Nurs-Kepirli-Tekrar Nurs
“Nurs Köyü, Bitlis’in Hizan ilçesine bağlı bir köydür. Tarihte Nors/Nurs isimleriyle yer alan yerleşimin adı 1960’ta “verimsiz, çorak anlamına gelen ‘Kepirli’ olarak değiştirilmiştir. Yerleşimin adı köyde yasayan halkın talebi üzerine 2012 yılında İçişleri Bakanlığı onayıyla yeniden “Nurs” ismini aldı. Köyde Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin âile mezarlığı, doğduğu ev ve babasının camisi bulunmaktadır. Ceviz, Karakovan Balı ve Ceviz Mobilyacılığı Köyün meşhur ürünleri arasında yer almaktadır. Nurs Köyü, Bitlis iline yaklaşık 101 km, Hizan ilçesine 45-50 km uzaklıktadır.”[11]
Bediüzzman’ın kendi dilinden Barla ve Nurs karşılaştırması
Ben de diyorum: “Maaliftihar, ben Ispartalıyım.” Ve Isparta’da o kadar hakîkî kardeşlerim ve akâriblerim var ki, meskat-ı re’sim olan Nurs karyesine pek çok cihetlerle tercih ediyorum. Ve büyük Isparta’nın bir küçük evlâdı hükmünde olan Isparit[12] nâhiyemize, büyük Isparta’nın bir tek köyünü tercih ediyorum.[13] Bediüzzaman Nur’un İlk Kapısı Eserinin Mukaddeme’sinde“Risale-i Nur’un birinci medresesi ve tarlası olan Barla karyesine, yirmi beş senelik bir mufarakattan sonra, aynen meskat-ı re’sim(doğduğum yer) Nurs karyesine karşı olan sıla-i rahimden daha ziyade bir sâikle geldim. Gördüm ki: Aynen Nurs Köyü vaziyetindeki o eski medresem gibi ve Nurs’taki babamın aynı hanesi gibi ve hakikî meskat-ı re’sim Nurs’a gelmişim gibi, gayet hazin ve lezzetli bir haleti hissettim.”[14] Diyerek doğduğu yer olan Nurs’un özelliklerine de işaret etmektedir.
Nurs’lular niçin temeddühü çok severlerdi?
“Aziz kardeşlerim,… Bizim Nurs köyümüz ise, hem eski talebelerim, hem hemşehrilerim biliyorlar ki, bizim köyümüz, fevkalâde gösteriş ve cesarette ileri göstermek için temeddühü(medhedilmeyi) çok severdiler; güya büyük bir memleketi fetheder gibi kahramanâne bir tavır almak istiyordular. Ben, hem kendime, hem onlara çok hayret ederdim. Şimdi hakikî bir ihtâr ile bildim ki: O mâsum Nurslu insanlar, Nurs karyesi; Risale-i Nur’un nuruyla büyük bir iftihar kazanacak; o vilayetin, nahiyenin ismini işitmeyen, Nurs Köyü’nü ehemmiyetle tanıyacak diye bir hiss-i kablelvuku ile o nimet-i İlâhiyeye karşı teşekkürlerini temeddüh(medhetme) suretinde göstermişler.”[15]
Abdülbâkî Çimiç
[1] Bedîüzzamân’ın Resmî Nüfus Kayıtları, http://msmardin.com/2010/08/bediuzzamanin-resmi-nufus-kayitlari
[2] Nur Sûresi, 24:35
[3] Barla Lâhikası, Yeni Asya Neşriyât, 1998, s.156.
[4] http://www.yeniasya.com.tr/2008/03/29/dizi/default.htm
[5] Mufassal Tarihçe-i Hayat,1998,1.Cilt, s.70
[6] Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursi,1974, s.14,18
[7] Bedîüzzamân Saîd Nursî; Şuâlar, Yeni Asya Neşriyât, 2001, s.425.
[8] Tarihçe-i Hayat, 2013, s.963
[9] Tarihçe-i Hayat, 2013, s.83
[10] Eski Said Dönemi Eserleri, 2013, s.113
[11] http://nurskaryesi.blogspot.com/2016/10/nurs-koyu-tarihcesi.html
[12] Yeniyazı kaynaklarda yaygın olarak “Isparit/İsparit” şekli kullanılmaktadır.
[13] Bedîüzzamân Saîd Nursî; Kastamonu Lâhikası, Yeni Asya Neşriyât, 1998, s.197.
[14] Nur’un İlk Kapısı,2000, s.9
[15] Emirdağ Lahikası-I, 2013, s.105