Nur Talebeleri’nin hizmet mefkûresi “Meziyetin varsa hafa türâbında kalsın; tâ neşvünema bulsun.”(Lemaat) Bu hizmet-i Kur’âniye ve imâniyede gizli kahramanlar var. Onlar bilinmek ve görünmek istemezler. Anadolu’nun sinesinde saklı bir cevher gibi şahs-ı mânevî içinde mestur vaziyetteler. Çok konuşmazlar, ortaya atılmazlar. Onlar simalarından ve hallerinden bellidir. Onlar hizmetin lokomotifi veya taşıyıcı kolonlarıdır. Sadece hizmetin yükünü taşırlar. […]
Yazar: Feyz-i Nur
Risâle-i Nur’a hizmet etmek
Risale-i Nur’a hizmet edebilmek… Risale-i Nur hizmetinin neticesi maddî olarak görmek arzu edilebilir. Fakat bu arzu doğru değildir. Pekâlâ, Risale-i Nur hizmeti nedir? Vazifeni yapıp vazife-i İlâhiye’ye karışmamaktır. Bizim vazifemiz hizmettir, muvaffak olmak bu vazifeye dâhil değildir. O, vazife-i İlâhiye’ye bakar. Birisine Risale-i Nur’u anlattın. Eğer o anlatmanda ihlâs varsa, işte hizmet odur. O an, […]
Risale-i Nur’un şahs-ı mânevîsine meftun olmak lâzım
Risale-i Nur’un şahs-ı mânevîsine meftun olmak lâzım Bediüzzaman’ın ifadesiyle “Zaman şahıs zamanı değil, şahs-ı mânevî zamanıdır. Risale-i Nur’da şahıs yok, şahs-ı mânevî var. Ben bir hiçim. Risale-i Nur, Kur’ân’ın malıdır, Kur’ân’dan süzülmüştür. Şeref ve hüsün Kur’ân’ındır. Şahsımla Risale-i Nur iltibas edilmiş. Meziyet, Risale-i Nur’a aittir. Risale-i Nur’un neşrindeki harika muvaffakiyet ise, Risale-i Nur talebelerine aittir.”[1]İşte […]
Keyfiyet, kabiliyete tâbidir
Keyfiyet, kabiliyete tâbidir Kâinatta keyfiyetli eşya her daim azdır. Keyfiyet ise, kabiliyete tâbidir. Çünkü keyfiyet bir şeyin aslı ve özüdür. Şu kâinatta, nihayet derecede mebzuliyet ve ucuzluk içinde, nihayet derecede san’atça ve kıymetçe yüksek ve âli bir keyfiyet görünüyor.[1] Bir şeyin vücudunu bilmek, o şeyin keyfiyet ve mahiyetini bilmekten ayrıdır.[2] Keyfiyet-i teşekkül nasıl olursa olsun, […]
İmân, Marifet ve Muhabbet Hakîkati
İmân, marifet ve muhabbet hakîkati Bediüzzaman “Aşk, şiddetli bir muhabbettir.”[1]der. Onun için aşkın temeli muhabbettir. Muhabbet, kalbin zevk aldığı şeye meyletmesidir. Elbette aşk-ı mecâzî, aşk-ı hakikîye inkılâb etmesi lâzımdır. Şöyle ki: “Dünyanın fâni yüzüne karşı olan aşk-ı mecazî, eğer o âşık, o yüzün üstündeki zeval ve fenâ çirkinliğini görüp ondan yüzünü çevirse, bâki bir mahbub arasa, dünyanın pek […]
Mânevî Kapılar
Esmâ-i Rabbâniye kapısı… Maddî kapıların yanında mânevî kapılar da var. Bunlardan en önemlisi; Esma-i Rabbâniye kapısı. Esmâ-i Rabbâniye kâinata tecelli eden esmâ temessülatıdır. Bir nevi eşyanın melekûtiyet cihetidir. Bu kapıdan girenler eşyada tecellî eden esmâ burçlarına çıkar. Kâinatı harfî olarak tefekkür eder. Mânâ okyanuslarına açılır. Esmâ penceresinden kitab-ı kâinatı taallüm eder. Esma-i Rabbâniye kapısı âyine-i […]
Risale-i Nur’u tanımak bir ihsân-ı İlâhidir
Risale-i Nur’u tanımak bir ihsân-ı İlâhidir Hassas ruhlar Risale-i Nur’a intisap ederler. Çünkü Risale-i Nur hassasiyet istiyor. Bir muallim kardeşten şu cümleyi bizzat dinlemiştim. “Nur Talebeleri çok ince ve nazik oluyorlar. Bu incelik okudukları eserlerden kaynaklı olmalı.” Hakîkaten hakîkî Nur Talebeleri ahvâli, etvârı, ekvâli ile temâyüz ediyor. Çünkü Nur talebeleri “zulümât-ı beşeriye içinde elmas gibi […]
İnsan, aziz bir misafirdir
İnsan, aziz bir misafirdir İnsan, Hâlık-ı Kâinatın kıymetli bir memuru ve şerefli bir misâfiridir. Hem de aziz bir misâfirdir. İnsanın azizliği, ona ikrâm edilen nimetlerden, en azından yediklerinden ve sofrasından bellidir. Koyun ot yiyor, sen; koyunun sütünü içiyorsun, etini yiyorsun. Tavuk, çöplükte eşiniyor ve öyle besleniyor. O mısır ve darı yiyor. Biz ise tavuğun etini […]
Ölüme müsbet bakmak…
Ölüme müsbet bakmak! Hayat ve ölüm, Allah’ın ‘Yûhyî’, ve Yûmît’ isimlerinin tecellisidir. Yani, hayatı ve ölümü veren O(cc)’dur. Ancak ölümün zahiri çirkin, neticesi ve hakîkati güzeldir. Risale-i Nur, ölümün mülkî tarafından ziyâde, melekûtî tarafına baktırır. Maddî ve mânevî bütün musîbetlerin, marazların arkasında Allah’ı hakkıyla tanımamak yatıyor. İnsan, marifet ve muhabbet-i İlâhiye için yaratılmış olduğundan her […]