Yolculukta görülen harika hâl; Namazın kerâmeti Bediüzzaman’ın Mardin’de Ulu Camii’nin yüksek minaresine çıkıp minarenin şerefesinin üzerinde gezmesi kalabalık bir ahali tarafından izlenir. O sırada hâdiseyi haber alan ve oraya gelen jandarmalar müdahale ederler. Molla Saîd’i doğru valiye götürürler. Vali zaten böyle bir anı bekliyor olmalı ki, hemen askerleri ve atları hazırlatır. Molla Saîd’i bir ata […]
Yazar: Feyz-i Nur
Bediüzzamân’ın Mardin hayatı
Bediüzzaman Mîrân aşîret reîsi Mustafa Paşa ile yaşadıklarından sonra bir sene[1]ye yakın Cezire(Cizre) ve civarında kalır. Bir süre sonra “Nusaybin’e ulaşır. Birkaç gün sonra Mardin’e geldi.”[2] Mardin’e gelmeden önce Birinci Meşrutiyet ilân edilmiş, herkesin dilinde meşrutiyet ve hürriyet dolaşıyordu. Molla Saîd de bu sohbetlere bigâne kalmıyor, katılıyor ve fikir beyan ediyordu. Böylece siyâsî hâdisâtla da […]
Karınca hâdisesi ve cumhuriyetperverlik
Bediüzzaman’ın Cizre’ye gitmeden önce Tillo günlerinde, Kubbe-i Hâsiye’deki inzivası sırasında, yemeğinin tanelerini karıncalarla paylaşması, onun cumhuriyetçilik yönünü anlamamızda önemli bir merhaledir. Mezkûr türbeye kapandığı vakit küçük biraderi Mehmed(Molla Muhammed) yemeğini getiriyordu. Yemek içindeki taneleri, kubbenin etrafında bulunan karıncalara vererek, kendisi ekmeğini yemeğin suyuna batırarak kanaat ediyordu. “Neden dolayı taneleri karıncalara veriyorsun?” denildiğinde, “Bunlarda hayat-ı içtimâiyeye […]
Musîbetin Dili
İnsan musîbet karşısında; “Eğer sabretse, musîbetin mükâfâtını düşünse, şükretse, o vakit herbir saati bir gün ibâdet hükmüne geçer.” Allah için sevenler, Kur’ân’a hâdim olmayı yürekten isteyenler, musîbetin büyüğünü dine gelen mesâib bilenlerdir “Musibet-ı dünyeviye, mü’min için, gaflet uykusuna dalmamak için tatlı ikazât-ı İlâhiye ve iltifatât-ı Rahmâniye hükmündedir.[1] Hayat musîbetlerle, hastalıklarla tasaffi eder, kemal bulur, kuvvet […]
Musîbet ve Belâların Hikmetleri
“Halk-ı şer, şer değil; kesb-i şer, şerdir.” Yani şerri yaratmak şer değil, şerri işlemek şerdir. Mesela ateş yaratılmış ve sana hizmet eder. Sen kendi tercihin ve kötü kullanman ile sana hizmetkâr olan ateşe elini soksan ve elini yaksan elbette ateşi kendine şer yapmış olursun. Yoksa ateş seni yakmak için yaratılmamıştır. Veya yağmur hayırdır ve rahmettir. […]
Bir Virüsün Düşündürdükleri
Bazı problemleri çözmek için ters işlem yapılır. Sosyal ve içtimâî hâdiseleri çözmek için de bazen ters düşünmek(ters mantık) gerekiyor. Malumunuz bütün dünya olarak bir musîbet altındayız. Elbette ki bu musîbet başıboş değil, sahipsiz değil, tesadüfî de değil. Biz böyle inanıyoruz. Ancak bu musîbet üzerine başka hesap ve kitaplar yapılmış, daha önceden bir proje üretilmiş gibi […]
Bedîüzzamân’ın Mîrân Aşîret Reîsine gitmesi
Miran Aşîreti, Mardin’in Cizre kazası civarında -o zaman- çoğu göçebe halinde yaşayan bir aşîretti. Bu aşîret Cizre’nin etrafının kadim yerlisi meşhur Buhti aşiretinin bir koludur. Mustafa Paşa da Hamidiye paşalarındandır. Bu aşiretin yayla hududu o zamanlarda Cizre’den ta Siirt’in Pervari ve hatta Bediüzzaman’ın doğduğu nahiyesi lsparit’e kadar uzadığını söylerler.[1] Bediüzzamân’ın Mîrân aşîret reîsi Mustafa Paşa’ya […]
Musîbetlerin hikmeti, ihtâr ve îkazdır
Âlemlerin Rabbi olan Kadir-i Rahîm, mâhiyet-i insaniyede derc etmiş olduğu acz ve zaaf ve fakr madenini musîbetlerle işlettiriyor. Bir dille değil, belki herbir âzâ ve hasselerimizin lisânıyla bir ilticâ’ , bir istimdâd vaziyetini verdiriyor. Böylece insan denilen makine-i insâniye esmâ-i İlâhiyeye ayinadârlık yapmış oluyor. Çünkü musîbetlerle, hastalıklarla, elemler ile, sair heyecanlı ve muharrik ârızalarla, o […]
Bediüzzaman’ın Kàmûs-u Okyânûs’u ezberlemesi
Bediüzzamân Hazretleri Kàmûs-u Okyânûs’u sin harfine kadar Tillo kasabasındaki Kubbe-i Hasiye’de hıfzına aldı. “Siirt’in “Tillo kasabasındaki ‘Hasya’ nâm türbeye(Kubbe-i Hasiye) kapandı. Mezkûr türbede hârika olarak Kàmûs-u Okyânûs’u Bâbü’s-Sin’e kadar hıfz eyledi. (…) Yemek içindeki dâneleri kubbenin etrâfında bulunan karıncalara yedirerek kendisi ekmeklerini yemeğin suyuna batırarak kanâat ediyordu.”[1] Bediüzzaman’ın Tarihçe-i Hayatı’nda da bu mânâda şu açıklamalar […]