Bu âhirzamanın fitnesinden eski zamandan beri bütün ümmet istiâze etmiş. O fitnelerin savletinden mü’minlerin îmânlarını Risâle-i Nûr korur.
İslâmiyet noktasında bu asır, gayet ehemmiyetli ve dehşetlidir. Kur’ân ve Hadis, ihbâr-ı gaybîyle,ehl-i îmânı onun fitnesinden sakındırıyor.
Âhirzamanın dalâlet fitnesinden gelen şübehâtı izale edecek Kur’ânî bir burhan Risâle-i Nûr’dur.Risâle-i Nûr mühim bir tefsir-i Kur’ânîdir.
Bu zamanımızın fitnesi en büyük bir fitne olduğundan, hem müteaddit hadisler, hem çok işârât-ı Kur’âniye aynı tarihiyle haber veriyorlar.(Şua)
Âlem-i İslâm için en dehşetli asır, altıncı asır ile Hülâgû fitnesi ve onüçüncü asrın âhiri ve ondördüncü asır ile harb-i umumî fitneleridir.
Âhirzamânın cezbedici fitnesi gençleri mıknatıs gibi çekiyor; aklı iptal, hissiyatı galip getiriyor. Bu fitnenin ateşini Risâle-i Nur söndürür.
İmân ile insanın kalbinde öyle bir kuvve-i maneviye husule gelir ki, insan, o kuvvetle her musibete, her hadiseye karşı mukavemet edebilir.(İ.İ’câz)
Cenâb-ı Hak bizi ve sizi bu zamanın cazibedâr fitnesinden kurtarsın ve muhafaza eylesin. Âmin.(On Üçüncü Söz)
İnsan îmân ile bütün kâinatla bir ünsiyet, bir emniyet peyda eder ve her şeyle kesb-i muarefe eder. Öyleyse âhirzamân fitnesinden o imân ile kurtulunabilir.
İmânın yeri kalbdir; dimağ ise oluyor mâkes-i nur-u îmân.Îmân,Şems-i Ezelîden vicdan-ı beşere ihsan edilen bir nur ve bir şuadır. Risâle-i Nûrlar bu âhirzamân asrında imânı kavi eyler.
Kalb ile vicdan, mahall-i îmân. Hads ile ilham, delil-i îmân. Bir hiss-i sâdis, tarik-i îmân. Fikir ile dimağ, bekçi-i îmân.(Lemeat) İşte imânın muhafazası ve mâhiyeti. Öyleyse bir latife-i rabbaniye olan kalb, îmânın mahallidir. Vazîfesi Sâniin vucûdunu delâil ile arayıp ilân etmektir. Kalb ile vicdan, mahall-i imândır.
Abdülbâkî ÇİMİÇ