Meselâ, insanların san’atları içinde, nasıl ki maddenin kıymetiyle san’atın kıymeti ayrı ayrıdır.
Bazan müsâvi, bazan madde daha kıymettar; bazan oluyor ki, beş kuruşluk demir gibi bir maddede beş liralık bir san’at bulunuyor.
Belki, bazan, antika olan bir san’at bir milyon kıymeti aldığı halde, maddesi beş kuruşa da değmiyor.
İşte, öyle antika bir san’at, antikacıların çarşısına gidilse, harika-pîşe ve pek eski, hünerver san’atkârına nisbet ederek, o san’atkârı yad etmekle ve o san’atla teşhir edilse, bir milyon fiyatla satılır.
Eğer kaba demirciler çarşısına gidilse, beş kuruşluk bir demir pahasına alınabilir.(Yirmi Üçüncü Söz )
Mesela bir ressam bir tuvale resim yapıyor ve o resimde malzeme olarak çok basit boya v.b. kullanıyor. O resim madde olarak çok az bir kıymet ve değerdedir.
Ancak o resim çok ünlü bir ressama ait ve bir de antika ise kıymet ve değeri milyarlara değişilmez.
Şimdi iki kişi farz edelim. Biri ince sanattan ve resimden anlasa o resme çok kıymet verecek. Diğer kişi aynı resmi o ince ve dakik sanattan ve resimden anlamaz ise çok basit görecek ve kıymetsiz addedecektik.
İşte ” mâhiyet-i eşyanın tağyiri ” hakîkatine farklı bir bakış açısı olabilir.
Veya para misali de bu konuda mânidardır. Kâğıt para bir nev’î kâğıttan yapılmış ve özel bir baskı ile devletin himâyesinde çok büyük bir kıymet ve değer kazanmıştır. Maddesine bakılırsa çok basit ve yırtılabilen bir kâğıt parçasıdır. Diğer kâğıtlardan madde olarak çok üstünlüğü yok sayılır. Belki husûsi değeri ile ayrı özelliği olabilir, ancak insanlar o paranın kâğıdına değer vermiyorlar. Paraya verilen değer onun karşılığında kazanılan maddî kıymeti temsil eden cihetidir. Ya’ni paraya yüklenen mânâdır. İşte burada da ” mâhiyet-i eşyanın tağyiri ” noktasını izâh eden bir durum olabilir.
Mâhiyet-i eşyâ; zahiri noktalarda ve gâliben atetullaha tâbi’dir. Ancak peygamber mûcîzeleri ile yüce Allah kânûnlarını muvakkaten değiştirir ve eşyanın mâhiyetini bir sebebe binâen -ki bu sebep elbette ki bir duâ da olabiliyor- değiştirir.
Meselâ, ateşin yakmaması, suyun boğmaması, bıçağın kesmemesi gibi. Bu mânâda peygamber mûcîzelerinde misaller çoktur.
Ancak özellikle ızdırâr lisânı ile yapılan duâlar vesîlesi ile de olmaz denilenlerin olabildiği ve eşyanın mâhiyetinde gözle görülür değişiklikler olduğu mâ’lûmdur. Müzmin hastalıkların devâsı misillû.
Ayrıca bir kısım insanların nazarı karşısında da diğer insanların etkilenmesi de bu noktada düşünülebilir.
Bâkî ÇİMİÇ