Nefsin Hatveleri ve Tezkiyesi

“Ey fahre meftun, şöhrete mübtelâ, medhe düşkün, hodbinlikte bîhemta sersem nefsim!… Senin vazifen fahr değil, şükürdür. Sana lâyık olan şöhret değil, tevazudur, hacâlettir. Senin hakkın medih değil istiğfardır, nedâmettir. Senin kemâlin hodbinlik değil, hüdâbinliktedir.(On Sekizinci Söz )”

Buradan şu sonuçları çıkarabiliriz:


Nefsin İstekleri               Nefsin Vazîfeleri

NEFİS:
Fahre meftun
==> Şükür etmek
Şöhrete müptela
==>Tevazu, hacalet göstermek
Methe düşkün
==> İstiğfar, nedamet etmek
Hodbinlikte bîhemta
==> Hudâbinlik yapmak
Kendini müdafaa eder
==> Hakkı görmeli ve göstermeli
Kusurunu görmek istemez
==> İstiğfar ve istiâze etmeli.

HATVELER                                                    TEZKİYESİ                     
1. Hatve: “Nefislerinizi temize çıkarmayınız(Necm Sûresi, 53:32.)”
Nefis kendine güvenir kendini beğenir 
==> Nefsin güvenilir olmadığını bilmek, kendini beğenmemek.
Kusurları kendine lâyık görmez, şiddetle müdafaa eder
==> o halde nefsin kusurlarını unutmamak.

2. Hatve: “Allah’ı unutanlar gibi olmayın ki, Allah da onlara kendi akibetlerini unutturmuştur.(Haşir Sûresi, 59:19.)”

Külfet ve hizmet makamında nefsini unutur
==> Hizmette ileri sevk etmek
Ücret vaktinde öne çıkar
==>Ücret ve lezzetlerde unutmak
Mevti düşünse başkasına verir
==> Her an ölebileceğini düşünmek 3. Hatve: “Sana her ne iyilik erişirse, Allah’tandır. Sana her ne kötülük gelirse, o da kendi kusurun sebebiyledir.(Nisâ Sûresi, 4:79.)”
 İyiliği kendinden bilip fahr ve ucba girer==> İyiliği Allah’tan bilmek
Kusurunu, acizliğini görme
==>  Gınasını fakrda bilmek
4. Hatve: “Her şey helâk olup gidicidir. O’na bakan yüzü müstesna” (Kasas Sûresi, 28:88.)
Kendisini serbest, bizzat mevcut bilir ve kendisine
==> Vücudunda ademi olduğunu (kendisinin bir yıldız böceği gibi olacağını güvenirse rububiyet dava eder ) bilmek, ademinde vücudu olduğunu (nefsinin hiç olduğunu, ancak Esma-i İlâhiyeye âyine olduğunu anlayarak vücud kazanabileceğini) bilmek.
” İşte, sen, ey dünyayı unutmayan ve maddiyâta tevaggul eden ve nefsi kesâfet peydâ eden arkadaş, sen Zühre ol.(Yirmidördüncü Söz)” 
 
İşte, sen, ey dünyayı unutmayan==>İnsan nefsi dünyanın zevk ve fâni matluplarına çok düşkün ve dünyanın bu vechesini hiç unutmuyor.

Ve maddiyâta tevaggul eden
==>Nefis kendisi de kesafetli ve yoğun olduğu için meddiyatla çok iştigal ve maddî olan suret ve kışır ile çok iştigal ediyor ve batın-ı kalbe girmemesi gereken maddîyatı sokmaya ve onunla kalbî matluplarını tatmin etmeye çalışıyor ancak batın-ı kalb marifetullah ve muhabbetullahtan başkasından mutmain olmuyor.
 
Ve nefsi kesâfet peydâ eden arkadaş,==>Nefsin kesâfet peyda etmesi onun  bulanık,kirli,yoğun olmasıdır.Ya’ni berrak ve şeffaf olmamasıdır.Nefis bu yoğun halinde maddiyatla çok iştigal ediyor ve dünyevî matluplara müteveccih oluyor.Ancak tezekki etmek şartıyla insana hizmetkâr olabiliyor.Bu cihetlerini konunun içinde acizane bizler de işlemeye çalıştık.

Sen Zühre ol
==>İşte Üstad böyle bir nefs-i insaniyeye “Sen Zühre ol” diyor.
Üstad Bedîüzzamân, Risâle-i Nûr’da, yüzlerce yerde kendisine şöyle hitap eder:
Ey methe düşkün, hodbînlikte bîhemtâ sersem nefsim!
Ey nefis! Cehl-i mürekkeb içinde, tembellik döşeğinde, gaflet uykusunda söylediğin şu söze mukabil “Beş İkaz”ı benden işit. Ey bedbaht nefsim!
Ve ey nefsimle beraber bu hikâyeyi dinleyen adam!
Ey nâdan nefsim, bil ki!
Ey bîçare nefsim!
Ey şikemperver nefsim!
Ey sabırsız nefsim!
Ey dünyaperest nefsim!
Ey nefisperest nefsim, ey dünyaperest arkadaşım!
Sen, ey mağrur nefsim!
Sen ey riyâkâr nefsim!
Ve ey namazdan hoşlanmayan nefsim!
Ey tenbel nefsim!
Gençliğinde gülmüş, şimdi güldüğüne ağlayan nefsim!
Ey kör nefsim!
Ey ayıplı ve kusurlu nefsim!
Ey sû-i vesveseden meyus nefsim!
Ey feryat eden nefsim!
Ya Rab! Hâkimiyetinin ve rahmetinin hakkı için, nefsimi bana musahhar eyle!  
 
Abdülbâkî Çimiç

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir