Yeni Asya’nın 50. Yılı” Hakkında Düşüncelerim
Benim için Yeni Asya’nın yeri ve değeri çok farklıdır. Yeni Asya ile dostluğum Risâle-i Nurları tanımam ile başladı. Önce Risâle-i Nurları tanıdım ve sonra kısa süre içerisinde—bir yılda— Külliyatı okuyarak bitirmek nasip oldu.İşte bu süre içerisinde Yeni Asya’yı da tanımaya ve okuduğum Risâle-i Nur hakikatleri ile Yeni Asya’ya bakmaya çalışmıştım. Evet, Yeni Asya benim için Risale-i Nur mihenginden çok kıymetli değerde bir altın çıkmıştı. İşte o gün bu gündür Yeni Asya ile hayata, olaylara ve hadisat-ı âlemin karmakarışık meselelerine bakmaya başladım. Artık onsuz olmuyordu. Bu yıl gazetemiz ellinci yılını kutluyoruz.
Bizim için Yeni Asya nedir?
Yeni Asya susmaz bir ses, kesilmez bir nefes ve korkmaz bir ruh. Karanlık asrın Nur dâvâsından nurunu alan, o dâvânın hayat-ı içtimâiyeye açılan bir penceresi. Ne zulme boyun eğen, ne de zulme razı olan bir destan.
Yeni Asya bir ayna, bir derya, bir mercek. Nûr-u Kur’ân’ın mû’cize-i mâneviyesinin aynası, deryası ve merceği. Sanki zulümât asrının karanlık okyanuslarının dalgalarından çıkış pusulası. Pusula ile okyanuslara açılanlar rotasını şaşırmaz ve sâhil-i selâmete sağ salim ulaşır elbette. Yeni Asya bir kalkan, bir muhafız ve kuvvetli bir zırh. O kendisine inananları bu asrın dehşetli fitnelerinden korumuş, şiddetli tazyikatlardan muhafaza etmiştir. O aldanmamış ve aldatmamış. Kendisine güvenenleri hiç mahcup etmemiş.
Yeni Asya bir gönül dâvâsı ve Nur deryası. Kuvvetini ve kıymetini asrın Kur’ân tefsiri olan Risâle-i Nurlardan almıştır. “Vesilenin mahiyetine bakılmaz, neticesine bakılır. Madem neticesi rıza-yı İlâhîdir ve mayası ihlâstır; o küçük değildir, büyüktür. (Yirminci Lem’a)”” Bu düstur Yeni Asya’da tam mânâsını bulmuştur.
Yeni Asya Anadolu’nun Nur kahramanlarının sesidir. Okuyucusu ile bütünleşen ve dâvâsını ve devamını onların samimiyetine dayayan bir gazetedir. Gazeteden ileri, bir mekteptir. Hatta okuyucularından dinlediğim şu söz ne kadar manidardır: “Yeni Asya sivil ve gönüllü bir üniversitedir.”
Yeni Asya, Risâle-i Nur hakikatlerini bizlere yaklaştıran ve netleştiren bir dürbün gibidir. Bir mikroskop ve teleskop gibidir. Çok ince ve mikro tahliller ile muhataplarını ve okuyucularını bilgilendirir. Analizler, sentezler ve tezlerle asrın tahlilini yapar, çıkış yolları gösterir. Güven verir ve kendinden emindir.
Yeni Asya heyecana gelmez, hemen dalmaz. Sabırlıdır. Sabır acıdır, ancak meyvesi tatlıdır. O tatlı meyveyi yedirir hep. Haklının yanında, haksızın ise karşısında duruşunu yapar. Ancak başı ve sonu muamma olan sosyal hadiselerde aldanmamak ve yanlış basmamak için itidali elden bırakmaz ve hem isabet eder, hem de bizlere sosyal hadiseler karşısında duruş istikameti verir.
Yeni Asya, doğru kimden gelirse gelsin destekler. Yanlışı ise düzeltmek için eleştirir. Hakkın hatırını her hatırdan üstün bilir. Çünkü hak haktır. Büyüğüne küçüğüne bakılmaz. Doğru da hak, yanlışı düzeltmek de haktır. Bu zamanda hakkı elde tutmak ve istikamette kalmak elbette güçleşmiştir. Ancak Yeni Asya bu zamanda hakta ve istikamette imtiyaz kesbetmiş olan Risâle-i Nurlardan dersini almış olduğundan İnşallah hakkı elde tutmaya ve istikamette kalmaya devam edecektir.
Yeni Asya şahıs dâvâsı değil şahs-ı mânevî dâvâsıdır. Onun için şahıslarla harekete geçmez şahs-ı manevî ile şekillenir. Çünkü, “Şimdi ise, zaman cemaat zamanıdır. Hâkim, ruh-u cemaatten çıkmış, az mütehassis (az hislenen, dış tesirlerden etkilenmeyen), sağırca, metin bir şahs-ı mânevîdir ki, şûrâlar o ruhu temsil eder. (Sünûhat, 2007, s:123)” Hakikatine mazhar olmuştur. Her söze aldırmayan, tesirat-ı hariciyeden etkilenmeyen, her konuşulanı da duymayan sağırca, dayanıklı ve metin bir şahs-ı mânevî. Bir gün abone yaptığımız bir esnaftan Yeni Asya hakkında bir eleştiri dinlemiştim. İnsan eleştiriden sevinir mi? Ben çok sevinmiştim. Çünkü o esnaf aynen şunları söylemişti: ”Bu gazetenin Bediüzzaman ve Risâle-i Nurdan başka yazdığı bir şey yok ki! Neresini açsam ve okusam bu iki konudan bahsediyor. Benim dükkânımda başka konulardan bahseden gazete olmalı” demişti ve gazetemizi almayı bırakmıştı. Ben de “Yine on ikiden vurdun Yeni Asyam” demiştim. Çünkü ilk defa duyan ve abone olan bu kişi Bediüzzaman ve Risâle-i Nur mesajını almıştı Yeni Asya’dan. Ve Yeni Asya görevini yapmıştı.
Yine Yeni Asya’ya yeni abone olmuş bir kardeşimiz vehim vermeye çalışan birine çok ilginç bir cevap verdiğini söylüyordu. O kişi, “Bu gazetede ne buldun da aldın?” deyince; kardeşimiz, “Ben bu gazetede kendimi buldum” demişti. Çok güzel ve yerinde bir cevaptı.
Bir başka esnaf ise fazla gazetelerimizi bir süreliğine okuması için verdiğimizde “Yeni Asya’yı nasıl buldunuz?” sorumuza şöyle cevap vermişti: “Yeni Asya kitap gibi bir gazete.”
Bir esnaf kardeşimize her gün bıraktığımız fazla bir gazeteyi okumak için takip eden ve köylerden gelip soran nice kişilere şahit olmuşuzdur.
Elli yıl. Kolay değil. Ne hatıralar okuduk, yaşadık ve dinledik senden Yeni Asya. Sen daha nice 50. yıllara lâyıksın İnşallah.
Abdülbâkî Çimiç