Bediüzzaman İstanbul’dan ayrılıyor

Bediüzzaman İstanbul’dan ayrılıyor

Bediüzzaman, 24 Mayıs 1909 yılında Divan-ı Harp askerî mahkemesinden beraat etmesine vesile olan savunmasında, İstanbul’a veda edeceğini ve doğup büyüdüğü beldelere döneceğini söylemiş olmasına rağmen, Van’a geri dönüş yolculuğuna ancak dokuz veya on ay sonra çıkabilmiştir. Bu süre zarfında İstanbul’da kalmaya devam eder. Bediüzzaman, 1910 yılı bahar mevsiminin ardından geri dönüş için İstanbul’dan yola çıktığı esnada, yanında iki talebesi vardır. Karadeniz üzerinden deniz yoluyla seyahat eder ve vapur İnebolu[1], Trabzon, Of ve Rize[2] gibi yerlerde mola verir. İnebolu’daki molası sırasında, şehrin önde gelen din âlimlerinden olan Hacı Ziya Efendi tarafından karşılanır. Tekrar yola çıkarken de, büyük bir kalabalık iskeleye kadar kendisine eşlik eder.

Bediüzzaman İnebolu’da…

Bediüzzaman, 1910 Bahâr’ında İstanbul’dan ayrılarak Batum ve Tiflis yolu ile Van’a gitmek için yola çıkar. Van’a gitmek için deniz yolculuğu ile İstanbul’dan ayrıldıktan sonra ilk önce İnebolu’ya uğrar. İnebolulular kendisini ve iki talebesini büyük bir misafirperverlikle karşılarlar. İnebolu’nun tanınmış âlimlerinden Hacı Ziya Efendi ve diğer âlimler kendisine büyük bir alâka ve sevgi gösterirler. Ayrılma vakti geldiğinde vapura kadar kendisine eşlik ederler.[3] İnebolulu Ahmet Nazif Çelebi, Bediüzzaman’ın bu seyahatini şu ifadelerle anlatır: “Risâle-i Nur tercümanı ve müellifi ve sâhibi bulunan Zât, 1324 [1908-1909] ve 25 Rumî [1909-1910] senelerinde İstanbul’da iştiharla Bedîüzzaman nâmı ve lakabı altında matbûâtın sitâyişle neşriyâtından mütehassis olarak, o zaman on yedi yaşında bulunduğum ve çok câhil ve çocukluk devresinde iken bu mübârek isim kalbimde yer tutmuş. Bu kalbî muhabbet hürmeti için olacak ki, 1326 [1910] senesinde Hazret-i Üstâd’ın, Karadeniz seyâhatinde iki hizmetkârı ile İnebolu’yu ziyâret ettiği sırada tesâdüfen çarşıda karşıladığım ve çok derin muhabbet hissiyle bu mübarek zâta selâm durarak mütebessim ve nûrânî sîmâlarıyla ve keskin nazarlarıyla selâmlarına ve mânevî nazarlarıyla iltifatlarına mazhar olduğum günden beri artan muhabbet ve alâkamın, otuz senelik hatırımdan kat‘iyyen silinmediğini aynelyakīn görüyordum.” [4] Bu mektupta ifade edildiği üzere İnebolulu Ahmet Nazif Çelebi, Bediüzzaman’ın Rumî 1326(Milâdî 1910) senesinde Karadeniz seyâhatinde iki hizmetkârı ile İnebolu’yu ziyâret ettiğini beyan etmektedir.

Selahaddin Çelebi[5] anlatıyor

Nazif Çelebi’nin oğlu olan Selahaddin Çelebi anlatıyor: “1936 senesinde Kastamonu’daki 131. Alaydan terhis olduğum zaman, Bediüzzaman isminde âlim bir zatın sürgün olarak geldiğini işitmiştim. Kendisi bir karakol karşısında yapayalnız yaşıyormuş. Kendisinin yüzünden zarar görmemesi için kimse ile görüşmüyormuş.

“İnebolu’ya geldiğimde, merhum pederim Ahmed Nazif Çelebi’ye anlattım. Babam: “Ben bu zâtı tanırım, 1908 Meşrutiyetinden sonra yanında bir hey’etle İnebolu’ya gelmişti. İnebolu’nun meşhur âlimi Hacı Ziya Efendi ile birlikte şehirdeki camileri gezmişti. Şadırvanda abdest alırken yüzlerce insan toplanmış, hürmet ve sevgi ile kendilerini seyrediyordu. Ziya Efendi halka ‘Ayıptır, çekilin’ deyince, hey’etten bir zat: ‘Bırakın baksınlar. Bu zat bakılacak bir zattır” dedi. Yahya Paşa Camiinde namaz kıldılar. Vapura uğurlarken caddenin iki tarafına dizilen halkı, elini kalbinin üzerine getirerek selâmlamıştı. İstanbul gazetelerinde de yazılarını okudum. ‘Yarın Kastamonu’ya gidip ziyaret edeceğim’ dedi.”[6] Selahaddin Çelebi’nin babası Ahmed Nazif Çelebi ise, Bediüzzaman ismini daha on yedi yaşlarında iken duymuş ve kalbinde yer tutmuştur. 1909’da İstanbul’da bulunan Bediüzzaman Hazretleri, 31 Mart Hadisesi’nden sonra kurulan Divan-ı Harp Mahkemesi’nde beraat eder ve Van’a dönmek üzere yola çıkar. Karadeniz üzerinden deniz yoluyla Van yolculuğu sırasında, İnebolu’ya da uğrar. İşte o sırada çarşıda bulunan Ahmet Nazif Çelebi, Bediüzzaman’la göz göze gelir ve selamlaşırlar. Kalbi heyecan içinde çırpınır, içinden ılık bir akıntı geçer. Böylece Bediüzzaman’a talebe olma şerefine nail olur ve hayatı boyunca Risale-i Nur’a çok büyük hizmetler eder.

Bediüzzaman Kültür Evi

8 Aralık 2017 tarihinde İnebolu Kahramanlarının evi Bediüzzaman Said Nursi Kültür Evi olarak restore edilip ziyarete açılıyor. Risale-i Nur’un neşrinde önemli hizmetleri olan İnebolu kahramanlarının hâtıraları Bediüzzaman Said Nursî Kültür Evi’nde yaşatılmaya çalışılılır. Bediüzzaman Said Nursi’nin eserlerinin teksir makinesiyle çoğaltıldığı binanın  aynı zamanda misafirhane ve dershane olarak hizmet vermesi de sağlanmıştır. Bediüzzaman Said Nursî Kültür Evi, İnebolu kahramanlarının önde gelen isimlerinden Ahmet Nazif Çelebi’ye ait olup, uzun yıllar Risale-i Nur hizmetinin merkezi olarak kullanılan evin yeniden restore edilerek hizmete vesile kılınması hayırlı bir hizmet olmuş. Ahmet Nazif Çelebi ve oğlu Selâhaddin Çelebi, İstanbul’dan satın alarak getirdikleri teksir makinesi ile Risale-i Nur eserlerinin neşrine büyük bir hız kazandırmışlar ve bu ev, İnebolu kahramanlarının bir hizmet merkezi halini almıştır.

Abdülbâkî Çimiç

[email protected]


[1] Kastamonu Lahikası, s.63

[2] Badıllı, Mufassal Tarihçe-i Hayat, Cilt-I,s.328

[3] Kastamonu Lahikası, s.33

[4] Kastamonu Lâhikası,2013,s.70

[5] Nazif Çelebi’nin oğlu olan Selahaddin Çelebi 1913 doğumludur. Uzun yıllar Nur Risalelerine fedakârâne hizmet etmiştir. Nur’un mektuplarında isminden ve hizmetlerinden bahisler vardır. İnebolu eşrafından olan Selahaddin Çelebi, 9 Ocak 1977’de vefat etmiştir.

[6] Necmeddin Şahiner; Son Şahitler, II. Cilt, s. 106

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir