Bediüzzaman, çocuk yaşlarından itibaren hep ilgi görmüş ve takip edilmiş bir insandır. Çocukluğunda anne- babası, akrabaları ve köylüleri; eğitim hayatında hocaları ve medrese talebeleri; gittiği illerde devlet erkânı ve valiler; İstanbul hayatında Padişah ve Mabeyn Paşaları, edip ve ilim adamları; ayrıca devlet idarecileri, komutanlar, savcılar, hâkimler, polis şefleri ve vekiller hep onu takip etmişler, bir vesile ile onunla iletişim kurmaya çalışmışlar. Çünkü Bediüzzaman sıradan bir âlim değil, asırlara damga vuran bir şahsiyettir. Bu ilgi ve alakanın elbette hepsi Bediüzzaman’a dostluk için olmamış. Evet, Bediüzzaman’ın dostluğu için kendisi ile görüşmek isteyenler olduğu gibi; onun nüfusundan istifade etmek veya kendi tarafına alarak etkisini zayıflatmak niyetinde olanlar da olmuştur. Bazıları ise Bediüzzman’a adavetten dolayı onunla ilgilenmiş hatta hayatına bile kastetmişlerdir. İşte Bediüzzaman böyle bir zattır. Hem dostları, hem de düşmanları çok olan bir insandır. Hatta o, kendisine düşman olanlara bile “Bu gelen üç madde, beni, onun dostluğundan vazgeçirdi” veya “ona dost olmadığımdır.”[1] şeklindedir. Ancak o, bütün bu yaşananlar karşısında tavizsiz duruşunu bozmamış, dostları ile mürüvvetkerâne iritibatı devam ettirirken, düşmanlarının da oyunlarını üstün zekâsı ve ilmî mukabelesi ile müsbet hareket düsturuyla bozmuştur.
Bediüzzaman’ın şöhretini duyan Selanikli bir Yahudi mebusu ve “Macedonia Risorta” locasının üstad-ı âzamı olan Emanuel Karasso, böyle bir dehayı kendi maksadını âlet etmek için ona tesir yolları aramıştır. Osmanlı Devleti’nin yıkımında büyük rol oynayanlar arasında bulunan İttihatçı Emanuel Karasso, sonrasında Bediüzzaman Said Nursi’yi kendi yanlarına çekmek için görüşme gerçekleştirmiş ancak istediğini alamamıştır. Bediüzzaman’ın kabul ettiği bu talebi müteakip Onunla görüşmeye gelen Karasso konuşmayı yarıda bırakarak heyecanla dışarıya fırlamış. Hadisenin devamı Tarihçe-i Hayat’ta şöyle geçer: “İstanbul Hahambaşısı Yahudi Karasso ile Bediüzzaman arasında Selânik’te cereyan eden bir konuşma sırasında, Karasso konuşmayı yarıda bırakarak dışarıya fırlamış ve arkadaşlarına, “Eğer yanında biraz daha kalsaydım, az kalsın beni de Müslüman edecekti.” diyerek mağlûbiyetini hayret ve telâşla izhar etmiştir. Karasso ki, Osmanlı İmparatorluğunu parçalamak için sinsi ve tertipli bir şekilde çalışan gizli bir teşkilâta mensup olup, ortada fevkalâde bir rol oynuyordu. Karasso’nun Bediüzzaman’ı ziyaret etmekten maksadı, onu kendi fikrine çevirmek ve meş’um gayesine âlet etmek idi. Fakat heyhat!.[2]
Bediüzzaman’ın Selanik’li Yahudi Karasso ile konuşmasının detayları şöyledir: İkinci Meşrutiyet döneminde Selânikli Yahudi milletvekili ve Hahambaşı ve Macedonia Rissurt (Risorta) locasının üstad-ı a’zamı ve İttihad-Terakki Cem’iyeti’nin birçok adamlarının masonluğa girmelerine vesile olmuş olan Emanuel Karasso, Bediüzzaman’ın şöhretini ve halk üzerindeki acip tesir ve nüfuzunu duyduğu için; onun gibi büyük bir dâhiyi, görüşerek musahhar etmek ve kendi menhus emellerine alet ettirmek için, Bediüzzaman’la görüşme talebinde bulunur. Bediüzzaman bu isteği kabul ettiğini bildirir. Bunun üzerine dessas bir Yahudi masonu olan Karasso bu görüşme hazırlığını yapar. Bediüzzaman ile uzun bir görüşme hazırlığını yaparak buluşmaya gelmişken ve her çeşit çareler, yollara başvurarak onu teshir edeceği ümidiyle bu görüşmeyi talep etmişken; Fakat çok az bir görüşme ve sohbetten sonra, pür-heyecan dışarı fırlayarak kaçar. Onu bekleyen aynı zihniyet ve niyetteki arkadaşları, ona: “Ne oldu? Neden görüşmeyi bu kadar çabuk bitirdin?” diye soranlara, Yahudi Karasso: Pür-heyecan: “Aman sormayın, biraz daha kalsaydım, nerede ise beni Müslüman edecekti.” şeklinde mağlubiyet ve perişaniyetini telâş içinde itiraf etmiştir. Bu hadise hakkında, Bediüzzaman’ın eski ve yeni kitap ve makalelerinde herhangi bir işaret, ifade kaydedilmemişse de; lâkin onun sağlığında yazılan tarihçelerinde, bu mevzuyu kendisi de görmüş, herhangi bir itiraz veya tashih cihetine gitmemiştir. O halde hadise doğrudur. Ancak bu görüşmenin Selânik’te mi, yoksa İstanbul’da mı olduğu hakkında kesin bir bilgi mevcut olmamakla birlikte, Büyük Tarihçe-i Hayat bu görüşmenin Selânik’te vaki olduğunu kaydeder.[3]
Siyasetçi ve din adamı olan Karasso Selânikli bir Yahudidir. Tanınmış bir Yahudi kökenli tüccar âilenin mensubu olarak 1862 senesinde Selanik’te doğmuştur. İstanbul Hahambaşılığı ve Selânik mebusluğu yapmıştır. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Selânik şubesine girmiştir. İkinci Meşrutiyetin ilânından sonra iki dönem Selânik’ten mebus seçilerek Meclis-i Mebusan’da bulunmuştur. Emanuel Karasso Jön Türkler’in tanınmış üyelerindendir. Hukuk eğitimi aldıktan sonra Selanik’te avukatlık mesleğini devam ettiren Karasso, Selanik’teki Makedonya Risorta Masonik Locası’nı kurduktan sonra Osmanlı Devleti’nde masonik faaliyetlerin lideri olmuştur. Emanuel Karasso, Selanik’te avukatlık mesleğine devam ederken İttihat ve Terakki Cemiyetine üye olmuş. Cemiyetin Müslüman olmayan ilk üyelerinden biridir. Cemiyet, 1908 senesinde II. Meşrutiyet ve sonrasında Osmanlı Devleti’nin idaresinde söz sahibi olunca Emanuel Karasso da Selanik’ten Meclis-i Mebusan’a girdi. Karasu 1912’de Selanik’ten, Balkan Harbi’nde Selanik Yunanistan’a kaybedilince 1914 senesinde İstanbul’dan mebus seçildi. 1934 senesinde İtalya’nın Triesta şehrinde vefat emiştir.
Abdülbâkî Çimiç
[1] Emirdağ Lahikası-I, 2013, s.487-8
[2] Tarihçe-i Hayat, 2013, s.95
[3] A. Badıllı, Mufassal Tarihçe-i Hayat, s.275-276