Bediüzzaman Şişli’de kimin evinde kaldı?

Bediüzzaman İstanbul’a Şark’ın problemlerini görüşmeye ve maarif için Doğu’da din ve fen ilimlerinin birlikte okutulacağı medreseler açılması talebiyle Mabeyn-i Hümayun’a sunduğu eğitimin ıslahıyla ilgili arzuhalleri, başını derde sokmuştu. Çünkü Mabeyn-i Hümayun’a nüfuz etmiş olan zamanın idarecilerini Bediüzzaman’ın dilekçesi çok rahatsız etmiştir. Ayrıca Mabeyn-i Hümayun’a nezaret eden Zaptiye Nazırı Şefik Paşa ve sarayda görevli üst düzey bürokratlarla, alışık olmadıkları bir üslupla konuşması, Bediüzzaman’ın hüsnükabul görmemesine sebep olmuştur. Bediüzzaman kendi diliyle Şualar eserinde “İstanbul’a kadar geldim. İstanbul’da bu afetli şöhret içinde mücadele ederken nihayet rakiplerimin ifsadatıyla, Sultan Abdulhamid’in emriyle tımarhaneye kadar sürüklendim.”[1] cümlesiyle tımarhaneye rakiplerim dediği Mabeyn-i Hümayun’a nezaret eden paşaların ifsadatı ve Sultan Abdulhamid’in emri ile gönderildiğini açıkça ifade ediyor. Demek ki Bediüzzaman’ın Mabeyn-i Hümayun’a vermiş olduğu dilekçe sonrası epey bir fırtına esmiş ve durum Sultan Abdulhamid’e kadar intikal etmiş olmalı ki, “Merhum sultan Abdülhamid tarafından suret-i ciddiyede tarassut altına aldırıldı; birkaç kere tevkif edildi.”[2] ifadelerinden de anlaşıldığı üzere onun emri ile tımarhaneye gönderilmiş. Şu gelen ifadeler de bunu teyid ediyor: “Vakta ki hürriyet divanelikle yâd olunurdu; zayıf istibdat tımarhaneyi bana mektep eyledi.”[3]

Bediüzzaman’ın İstanbul’a geldiğinde özellikle Mabeyn paşaları ile yaşadığı tartışmalar ve kendisine çıkarılan güçlükler karşısında “Fikirlerini hiç çekinmeden, tam bir pervâsızlık içinde müdafaa etmesi endişeye sebep olmuş ve kendisinden kurtulmak için Toptaşı Tımarhanesi’ne konulmuştur. “Tımarhaneden sonra tevkifhanede iken Zaptiye Nâzırı Şefik Paşa ile muhaveremdir” başlığını taşıyan kısımda istibdattan şikâyet eden Bediüzzaman “Şişli’de bir Ermeni’nin evine düştüm” diyerek orada da istibdat perdesinin yırtıldığını ifade eder.”[4]

Bediüzzaman İstanbula ilk geldiği günler hususunda, bilâhare Mabeyn’in emriyle hapishaneye atıldığı zaman, padişah tarafından gönderilen Zabtiye Nazırı Şefik Paşa ile görüşmüştür. Demek Padişahın durumdan haberi var. Hem tımarhaneye gönderilmesi, hem de Zabtiye Nazırı Şefik Paşa ile görüşme Padişahın bilgisi dahilinde cereyan etmiş. Bediüzzaman bu görüşmede “Sigara kâğıdı kadar ince ve “Nizam” namiyle bir perdeyi bu kadar feveran-ı efkâr ve hissiyata karşı, herkesin üstüne örtmüşsünüz. Herkes, altında sizin tazyikatınızla meyyit-i müteharrik gibi inliyor. Ben acemiydim, altına girmedim, üstüne düştüm. Sûret-i telebbüsüm gibi ahlâkım da sakil idi. Bir kere Mabeyn’de yırtıldı. Şişli’de bir Ermeni’nin evine düştüm, orada da yırtıldı. Şekerci Hanı’na düştüm. Orada da yırtıldı. Tımarhaneye düştüm. Şimdi de Tarassuthaneye düştüm.”[5]diye ifade ediyor.

Bediüzzaman “Mabeyn-i Humayun”da başlayan ve Şişli’de bir Ermeni’nin evinde devam eden münakaşalarına Şekerci Hanı, Tımarhaneye ve Tarassuthane’de devam ettiğini söylüyor. Böylece yapılan baskı ve zorbalıkları yırttığını ifade ediyor. Bediüzzaman, Mabeyn’den sonra bu defa Şişli’de bir evde kalmaya başlamıştır. Burada da bazı paşalarla münakaşası vardır. Sonra Şekerci Han’ında bir odaya yerleşmiştir.

Evet, bütün tarihi bilgiler ve belgeler diyorlar ki: Bediüzzaman Hazretleri İstanbul’a gelir gelmez iki ay müddetle Sultan Abdülhamid’in paşalarından Şuray-ı Devlet üyesi, doğu kökenli Ferik Ahmet Paşa’nın evinde kalmıştır. Bu müddet zarfında gaye ve hedefi olan Sultan Abdülhamid’le görüşerek İstanbul’a geliş gayesini ona arzetmek ve böylece hedefine ulaşmak ça­bası içinde olmuştur. Fakat ne yaptıysa, padişahın etrafını sarmış olan Mabeyn’deki paşaların engelini aşa­madı. Paşalar o gün ki deyimle hamal kıyafetli- had­dini aşan birisinin, öylesi büyük işlerle meşgul olmasını uzak gördüler. Bediüzzaman’la bu Mabeyn paşalarının arasında şiddetli münakaşalar oldu. Bir kaç gün son­rada, Şişli’de Vanlı zengin bir adamın evinde aynı pa­şalarla aynı mevzu’ ile alakalı ikinci bir münakaşa oldu. Fakat netice değişmedi. Ve artık Padişah’la gö­rüşme ümidi kesildi.[6]

Mufassal Tarihçe-i Hayat’ta mesele şöyle ifade edilmiş: “Bediüzzaman, Mabeyn’e ilk müracaatının böyle semeresiz kalmasından sonra, bir müddet Şişli tarafında bir evde[7] kalır. Bu arada yine düşüncelerinin tahakkuku için çalışmalarına devam eder. Amma bunun nasıl bir çalışma olduğu bilinmemekle birlikte, her halde Mabeyn’in nazar-ı dikkatini celbe medar bir hareket olmuş olacak ki; bazı paşalar yanına gidip konuşmuşlar ve her halde burada da bazı münakaşalar vuku’ bulmuştur. Bediüzzaman, pervasız, mümaşatsız, kimseye temellük etmeden fikriyatını açık, serbest ve hürriyet içinde müdafaa etmiş olacak ki, mealen diyor: “Sişli’de bir Ermeni’nin evine düştüm. Orada da nizam denilen şey yırtıldı.”[8]

Bu durumda, yukarıda izahı geçtiği üzere, Bediüzzaman İstanbul’a geldiğinde iki ay Ferik Ahmed Paşa’nın evinde misafir kalmış, sonra Şişli’de Vanlı zengin bir adamın evinde bir süre kalmaya başlamıştır. Şişli azınlıkların çokça yaşadığı bir yerdi ve Avrupaî bir yaşantı gittikçe şehre hâkim oluyordu. Bediüzzaman’ın Şişli’yi seçmekten maksadı, masum insanları ifsad eden fitne ve fesadın kaynağını bütün yönleriyle tanımak ve kurutmanın yollarını aramaktı. Ondan sonra da tahriklerin ve tazyiklerin ardı arkası kesilmedi. Artık Şişli’de kalmanın bir mana ifade etmeyeceğini anlayarak oradan ayrılarak Şekerci Hanı’na yerleşti.

Abdülbâkî Çimiç

[email protected]


[1] Şualar, 2013, s.782

[2] Eski Said Dönemi Eserleri,2013, s.114

[3] Eski Said Dönemi Eserleri(Divan-ı Harb-i Örfî),2013, s.117

[4]Eski Said Dönemi Eserleri(Divan-ı Harb-i Örfî),2013, s.159; Son Şahitler 1.Cild, s. 168

[5] Asar-ı Bediiye, s. 331

[6] https://www.kastamonur.com/kadir-misiroglunun-delilsiz-iddialarina-cevaplar/; https://sorularlarisale.com

[7] Abdülkadir Badıllı’nın tespitiyle bu evin, Şişli’de Vanlı zengin bir adamın evi olduğu bilgisine ulaştık. Bediüzzaman Van’dan bu şahsı tanıyor olmalıdır. Veya Van Valisi Tahir Paşa’nın tanıdığı biri olabilir.  Ayrıca bu şahıs Bediüzzaman’ın “Şişli’de bir Ermeni’nin evine düştüm.” dediği şahıs olmalıdır. Şişli Saray’a yakın bir mevkidedir. Bediüzzaman burada kısa bir süre kalır. Kaynaklarda bu konu ile alakalı belgelere dayalı fazla bilgi mevcut değildir.(Abdülbaki Çimiç)

[8] Mufassal Tarihçe-i Hayat, Cilt-I, s.177

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir