Seksen küsûr yıllık ömür yaşayan(1878-1960) Bedîüzzamân Saîd Nursî, hayatının çeşitli safhalarında birçok isim, imza ve unvânlar kullandı. Meselâ: Molla Saîd, Saîd-i Meşhur, Bedîüzzamân, Garîbüzzamân, İbnüzzamân, Mehmed (Muhammed) Saîd Nursî, vesâire… Siirt’te ulemâ ile yaptığı münâzâralar sonunda “Meşhûr” lakâbıyla anılmaya başlandı. Buradan Şirvan’a geçti. Sonra Bitlis’e döndü.[1] “Bu esnada on beş, on altı yaşlarında bulunuyordu. Lâkin, kuvve-i bedeniyece pek çevik ve metindi. “Saîdü’l Meşhûr” lâkabıyla yâd ediliyordu. Siirt’te, kendisiyle mücadele etmek isteyen bütün arkadaşlarına karşı hazır bulunduğu ve aynı zamanda sorulacak bütün suallere cevap vereceğini, kimseye sual sormayacağını ilân etti.”[2]
Evet, Hazret-i Bedîüzzamân, Saîd-i Meşhur, Saîd Nursî, Muazzez Üstâd, Müceddid-i Ekber, son asıraların tercüman-ı hakîkatı, îmân muallimi, fedakâr ve vefakâr Üstâd, bir İslâm fedâisi vs. gibi ulvî mânâlarla yâd edilen bu zât-ı âlîşânın da bu noktadan, cidden ve hakîkaten tebrîke değer, bakmaya lâyık güzel bir hayâtı, nurlu, müşfik bir yüzü, bir vech-i bedîi vardır. Bedîüzzamân bir talebesi tarafından Son Şahitler eserinde şöyle tavsif edilmiştir: “Bu günde Mele-i A’lânın arzda medâr-ı sürûru. Bu günde sekene-i arzın Mele-i A’lâdan medâr-ı iftihârı. Bu günde Habibullahın medâr-ı nazarı. Bu günde Müslümanlığın sertacı. Bu günde tarikatların şâhı, Bu günde hakîkatların imâmı, Hem bu günde mahbub-u Hüdâ, Hem bu günde allâme-i asır, Hem bu günde zulmetin Nur’u, Hem bütün günlerde Mehdî-i A’zam…Hem Molla Saîd-i Nursî, Hem Bedîüzzamâni’l-Kürdî”[3]
Risâle-i Nur’dan geçen Bedîüzzamân’ın sıfat, isim ve unvânları:
Bedîüzzamân[4] Allâme-i Asır [5],Allâme-i Zîfünun[6],Nüsha-i Nâdire-i Zaman Üstâdımız[7], Allâme-i Bedîüzzamân Saîd Nursî Hazretleri[8],Üstâdımız define-i ulûm ve fünun, Bediü’l-beyan allâme-i Bedîüzzamân Saîd Nursî Hazretleri[9],Tercüman-ı Nur, bu hâliyle baştanbaşa iffet-i mücesseme ve şecaat-i harika ve istiğna-i mutlak teşkil eden harikulâde metanet-i ahlâkiyesi ile bizzat bir mu’cize-i fıtrattır ve tecessüm etmiş bir inayettir ve bir mevhibe-i mutlakadır.[10] Nüsha-i nadire-i zaman olan Üstâdımız, gayet şeci ve metin ve ulü’l-azmane bir cesaret-i fevkalâdeye malik bir lisanü’l-haktır ki; hak yolunda söz söylemekten çekinmez ve levm-i laimden korkmazlar.[11] Cenab-ı Hak, “Üstâdımızı bir vücud-i müstesna olarak yaratmış ve tevfik-ı İlâhiyesine mazhar kılmıştır.”[12]
O zât-ı zîhavârık, daha hadd-i bülûğa ermeden bir allâme-i bîadîl halinde bütün cihan-ı ilme meydan okumuş, münazara ettiği erbab-ı ulûmu ilzam ve iskat etmiş, her nerede olursa olsun vâki olan bütün suallere mutlak bir isabetle ve asla tereddüt etmeden cevap vermiş, on dört yaşından itibaren Üstâdlık pâyesini taşımış ve mütemadiyen etrafına feyz-i ilim ve nur-u hikmet saçmış, izahlarındaki incelik ve derinlik ve beyanlarındaki ulviyet ve metanet ve teveccühlerindeki derin feraset ve basîret ve nur-u hikmet, erbab-ı irfanı şaşırtmış ve hakkıyla “Bedîüzzamân” ünvan-ı celîlini bahşettirmiştir.[13] Saîd Nursî’nin baştanbaşa iffet-i mücesseme ve şecaat-i harika teşkil eden hayat ve ahlâkına lâyık izah, ifade ve üslûp ile meydana çıkamadık.[14] Risâle-i Nur’un müellifi Bedîüzzamân, nâdire-i cihan, hâdim-i Kur’ân Saîd Nursî (r.a.)[15] ismine ve unvanına layıktır.
Bedîüzzamân Hazretleri’nin Tarihçe-i Hayat ve diğer kaynaklardan tespit edebildiğimiz diğer isim, unvan ve sıfatları şöyledir:
Hârika-i İlmiye, Mu’cize-i Fıtrat, Sahibünnur, Mücahid-i Ekber, Zât-ı Ekmel, Zât-ı Hakîmâne, Dâhî-yi A’zâm, Mütefekkir-i Ekber, Müellif-i İslâm, Fahrüddevrânî, Sahib-i Zühd-ü Takvâ, Tilmiz-i Kur’ân, Hâdim-i İslâm, Kahraman-ı İslâm, Fahr-ül İslâm, Üstaz-ı A’zâm, Ferd-i ferîd, Üstâd-ı Küll, Nadire-i Fıtrat, Nümune-i İmtisâl, Abd-i Aziz, Fakir-i Müstağni, Felâket-Helâket Asrının Adamı, Müceddid-i Kâriban Hâtemi, Mütekellim-i A’zâm, Nâdire-i Hilkat , Fatîn-ül Asr, Müfessir-i Kur’ân, Mücahid-i İslâm, Derya-yı İmân, Hazine-i Tevhid, Umman-ı Hikmet, Âlim-i Küll, Müellif-i Muhterem, Dellâl-ı Kur’ân, Ferîd-i Asr-ı Zaman, Muhibb-i Bâz-ı Geylan, Naşir-i Risâle-i Nur, Zât-ı Fâzılane, Vâkıf-ı Esrâr-ı Sübhân, Es-seyyid Saîd-ül Kürdî, Mürşid-i Kâmil, Bülbül-ü Bağistan-ı Kur’ân, Üstâd-ı Ekrem, Üstâd-ül Muhterem, Üstâd-ı Âlîşan, Üstâd-ı Muazzez, Molla Saîd-i Bedi’, Mehdi-i A’zâm, Mehdi-i Âl-i Resul, Dellâl-ı Âlîşan, Derya-yı Nur’un Başkumandanı, Mürşid-i A’zâm, Mürşid-i Hakîkî, Âlem-i İslâm’ın Halaskârı, Âlî Bir Mübelliğ, Ehl-i Îmânın Sertacı, Son Ebu’t-Türâb, Molla Saîd, Ceride-i Seyyare, Ebu Lâşey, İbnüzzamân , Ehu-l Acâib, İbn-ü Ammi-l Garâib, Müceddid-i Ekber, Halli Müşkil Bir Muamma, Ulemâ-i Ekrâd, Molla Saîd-i Kürdî, Molla Saîd-i Meşhur, Fazıl-ı Şehir, Şehriyâr, Ekmel-i Âhirzamân, Mahbub-u Müsteân, Hatib-i Devr-i Zaman , Mirzazâde, Serdâr-ı Hidayet, Beliğ Bir Hatib, İstibdadın Garîbüzzamânı, Meşrutiyetin Bedîüzzamânı, Şimdikinin Bid’atüzzamânı, Tevazu ve Mahviyette Nümune-i Misal, Risâletin bir Mir’at-ı Mücellası, Şecere-i Risâletin bir son Meyve-i Münevveri , Lisân-ı risâletin irsiyet noktasında son Dehân-ı Hakîkatı, Şem’-i İlâhînin hizmet-i imâniye cihetinde bir son Hâmil-i Zîsaâdeti, Mekârim-i ahlâkın en mümtaz ve müstesna bir Timsal-i Mücessemi, Hakâik-i imâniyenin varlığında tecessüm eden bir Abd-i Küllî, Verâset-i Muhammediye (a.s.m.) Makamında olan bir Zât-ı Âlîkadr, Ümmet-i Muhammediyeyi (a.s.m.) dâr-üs selâma davet eden ve beşeriyete yol gösteren Rehber-i Ekmelidir. Nebiyy-i Akdes’in (a.s.m.) envâr ve hakaikına vâris ve ma’kes olan bir Zât-ı Kerim-üs Sıfâttır.
Abdülbâkî Çimiç
[1] Bedîüzzamân’ın Târihçe-i Hayâtı, Abdurrahman, 1335, s.14
[2] Târihçe-i Hayât,2013,s.64
[3] Son Şahitler 4.Cild s. 15(Hüsrev Altınbaşak’ın hatırası)
[4] Tarihçe-i Hayat,2013,s.77
[5] age, s.56
[6] age, s.502
[7] age, s.510
[8] age, s.511
[9] age, s.511
[10] age, s.927
[11] age, s.510
[12] age, s.511
[13] age, s.927
[14] age, s.40
[15]Barla Lahikası,2013, s.244