“Risale-i Nur, bir daire değil; mutedahil daireler gibi tabakatı var. Erkânlar ve sahipler ve haslar ve nâşirler ve talebeler ve taraftarlar gibi tabakat var.”[1] Buraya göre Risale-i Nur dairesi mütedahil daireler misüllüdür. Erkanlar, Risâle-i Nur telebeliğinin ilk halkasıdır. Bir nev’î Üstâd’ın kurmayları hükmündedir. Risâle-i Nur’a dâhil olan ilk halkadır. Onlardan sonra sahipler ve haslar ve nâşirler ve talebeler ve taraftarlar gibi tabakâtları vardır. Bu sıralama Üstad Bedîüzzamân Hazretleri’ne aittir. Erkânlar çok önemli husûsiyet arzederler. Ancak haslar da onlara yakın özellikler taşırlar. Çünkü “Risâle-i Nur’un şahs-ı mânevîsi ve o şahs-ı mânevîyi temsil eden has şakirtlerinin şahs-ı mânevîsi “Ferid” makâmına mazhâr[2]” oldukları için has şakirtlerin samîmî olarak hizmetteki ihlâsları Risâle-i Nur’un şahs-ı mânevîsinin oluşmasının vesîlesidir. Ve Risâle-i Nur’un şahs-ı mânevîsinin temsiline has şakirtlerin kevser-i Kur’âniye hükmünde olan şahs-ı mânevîleri sahiptir ve o has şakirtlerin temsil ettikleri şahs-ı mânevî “Ferîd” makâmına mazhârdır.
Bedîüzzamân Hazretleri Risâle-i Nur’da erkân ve haslara şöyle hitap ediyor:
Erkan ve haslar:
“Risâle-i Nur talebelerinin hasları olan sahip ve vârisleri ve haslarının hasları olan erkân ve esasları olan kardeşlerime…”
“….sebatta ve sadâkatte her yere fâik olduklarını gösteren Risâle-i Nur erkânlarından….”
“….Ve teşrik-i mesai sırrıyla ve her has Nurcu….” “….Nurların neşri ve tab’ı için âdetâ sermayesinin kısm-ı âzamını teberru etmek istiyor….”
“….Salâhaddin, hususî, kendine ait bir meseleyi soruyor. Dünya, hayat-ı içtimaiyeye bağlanmak istiyor. Madem o haslar içindedir, kat’iyen Risâle-i Nur’un hizmetine zararı varsa, girmeyecek…..”
“….Erkân-ı sitteden iki Ali ile Tâhirî ve Hâfız Mustafa, bu iki üç senede ve bilhassa bu havalide bana yardımları ve fütuhatları….”
“Risâle-i Nur erkânlarından üç dört mektup ve o mektupta isimleri bulunan has kardeşlerimin…”
“O kardeşimiz haslar içinde her sabah yanımızdadır.”; ” birinci saftaki haslar içine girmeye hak kazanmış….”
“Çünkü hasların hayatı, Risâle-i Nur’a aittir ve şahs-ı mânevîsini temsil eden şakirtlerinin tensibiyle kayıt altına girebilir.”
“Rüştü’nün çok defadır husûsî selâm eden kahraman biraderi Burhan, eskiden beri, ümmîliğiyle beraber, Nurlara lüzumlu zamanlarda ehemmiyetli hizmetleri için, onu da haslar sırasında her gün ismiyle kazançlarımızda hissedâr ediyoruz.”
“Ben her sabah haslar içinde onun ismiyle bütün mânevî kazançlarıma, defter-i a’mâline geçmek için hissedâr ediyorum. Öyleyse o da bütün hayatını Risâle-i Nur’a vermeye mükelleftir”
“Gerçi has kardeşlerim herbirisi mükemmel bir Said hükmünde Nura sahiptirler. ”
“Ve teşrik-i mesai sırrıyla ve her has Nurcu, umûm Nûrcuların mânevî kazancına hissedâr olmasıyla…”
“Hem onları Risâle-i Nur’un has şakirtleri dairesine dâhil edip, bütün mânevî kazançlarıma hissedâr edeceğim.”
“Risâle-i Nur’un erkân-ı mühimmesinden bir zat yazıyor ki…”
Risâle-i Nur talebelerinin hasları olan sahip ve vârisleri ve haslarının hasları olan erkân ve esasları olan kardeşlerime bugünlerde vuku bulan bir hadise münasebetiyle beyan ediyorum ki, Risaletü’n-Nur hakaik-i İslâmiyeye dair ihtiyaçlara kâfi geliyor, başka eserlere ihtiyaç bırakmıyor.[3]
Yazıya eklediğim Risâle-i Nur parçalarından erkânlar ve haslar ile ilgili önemli gördüğümüz cümleleri yukarıya aldık. Bu iki dairenin Risâle-i Nur’da ne kadar önemli olduğu aşikârdır. Sıralamada Üstâd’a en yakın ve en ileri mertebede olanlar erkânlardır. Ancak Üstâdımız duâlarında ve en birinci dairede olan haslar derken dahi erkânları içine alarak söylemektedir. Öyleyse Risâle-i Nur’da Üstâdımızın yaptığı sıralama çok ma’nidârdır.
Talebe: “Talebeliğin hassası ve şartı şudur ki: Sözleri kendi malı ve telifi gibi hissedip sahip çıksın ve en mühim vazife-i hayatiyesini onun neşir ve hizmeti bilsin.” Bu tarif Risale-i Nur talebeliğinin en bariz göstergesi hükmündedir. “Elbette böyle ağır şerait içinde gayet ciddiyet ve tam gayret ile ulûmun en yüksek derecesindeki iman ve Kur’ân hakîkatlarının dersinde en mükemmel talebelik vazifesini yapan Nurcular bu leyali-i aşerede uykuda dahi nurlarına tam mazhardırlar.[4]” Bediüzzaman Hazretleri talebeler için “Eğer talebe ise, her sabah mütemadiyen ismiyle, bazen hayaliyle dahi yanımda hazır olur, hissedar olur.”[5] Der.
Kardeş: “Kardeşin hassası ve şartı şudur ki: Hakikî olarak Sözlerin neşrine ciddî çalışmakla beraber, beş farz namazını edâ etmek, yedi kebâiri işlememek” de kardeş olmanın zaruretlerindendir. Bediüzzaman Hazretleri kardeşler için “Eğer kardeş ise, birkaç defa hususî ismiyle ve suretiyle duâ ve kazancımda hazır olup hissedar olur. Sonra umum ihvanlar içinde dahil olup rahmet-i İlâhiyeye teslim ediyorum ki, dua vaktinde “ihvetî ve ihvanî” dediğim vakit, onlar, içinde bulunur. Ben bilmezsem, rahmet-i İlâhiye onları biliyor ve görüyor.”[6] Der.
Dost: ”Dostun hassası ve şartı budur ki: Kat’iyen Sözlere ve envâr-ı Kur’âniyeye dair olan hizmetimize ciddî taraftar olsun; ve haksızlığa ve bid’alara ve dalâlete kalben taraftar olmasın; kendine de istifadeye çalışsın.” Hizmetimize ciddî taraftar olsun; ve haksızlığa ve bid’alara ve dalâlete kalben taraftar olmasın.” Noktaları dost dairesi için çok mühim şartlardır. Bediüzzaman Hazretleri dostlar için “Eğer dost ise ve ferâizi kılar ve kebâiri terk ederse, umumiyet-i ihvan itibarıyla duâmda dâhildir.”[7] Der.
Abdülbâkî ÇİMİÇ
[1] Kastamonu Lahikası, 2013, s.359
[2] Kastamonu Lahikası,2013,s.278
[3] Kastamonu Lâhikası,2013,s.97
[4] Gayr-ı Münteşir- Muhtelif Lahikalar-Emirdağ-1 Mektupları [Üstad]
[5] Mektubat,2013,s.576
[6] Mektubat,2013,s.577
[7] Mektubat,2013,s.577