Anadolu Pınarları
Epey süredir Anadolu illerimizin dâvetlerine icâbet ediyor ve yaklaşık yirmiye yakın ilde Risale-i Nur derslerine ya da seminerlere katılmış bulunuyoruz. Bu sene ocak ve şubat aylarında İzmit, Adapazarı ve Kayseri illerimizi ziyaret etmiştik. Üzerinde çalıştığımız Risale-i Nur’dan yaklaşık on konuyu dâvet eden illerimizle istişare ediyoruz ve seçilen konuları gittiğimiz illerde yakın mahallerin de katılımıyla birlikte umum ile paylaşıyoruz. Bu konular: 1.Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin Hayat Devreleri(Eski Said, Yeni Said ve Üçüncü Said),2.İnsanın fıtratı, istidadlar ve vazifeleri, 3.Risale-i Nur’da Meşveret, şura ve şahs-ı mânevî, 4.Sünnetullah ve Risale-i Nur, 5.Risale-i Nur’da hâricî ve dâhilî cereyanlar, 6.Risale-i Nur’da içtimâî ve siyâsî meseleler, 7.Ahirzamanın Kurtuluş Reçetesi ve Risale-i Nur, 8.Bediüzzamanın şahs-ı manevisi ve mehdilik, 9.Al-i Beyt ve Bediüzzaman, 10.Arş-ı kemalat miraçları… gibi konular.
Son olarak 1 ve 2 Mayıs 2015 tarihlerinde Uşak ve Afyon illerimizi ziyaret ettik. Uşak ilimizde 1 Mayıs günü öğleden sonra “Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin Hayat Devreleri(Eski Said, Yeni Said ve Üçüncü Said)” konusunu daha dar dairede paylaştık. Tamamı Risale-i Nur’da yaptığımız tespitlerimizi bir buçuk saat içersinde okumaya ve müzâkere etmeye gayret ettik. Aynı günün akşamı çevre mahal ve köylerin de katılımıyla “İnsanın fıtratı, istidadları ve vazifeleri” konusunu kalabalık bir cemaate okumaya çalıştık. Bu çalışma dosyamızı birçok ağabey ve kardeşlerle de hususi paylaştık. 2 Mayıs 2015 cumartesi günü ise Afyon ilimize ulaştık. Hem Uşak, hem de Afyon illerimizi bu vesileyle daha yakından tanıma ve gezme imkânımız oldu. Bizlere mihmandarlık yapan ve gün boyu bizlerle berâber olan Uşak ve Afyon’un kahramanlarına buradan selâmlar, muhabbetler gönderiyorum. İlgi ve alâkalarından dolayı da teşekkür ediyorum. Yeni Asya Afyon İlme Hizmet Vakfı’nda akşam kalabalık bir cemâate “Ahirzamanın kurtuluş Reçetesi ve Risale-i Nur” konulu seminerimizi takriben bir saat süre içerinde aktarmaya çalıştık. Görüntülü sistemle alt katta hanımların da izlediği seminerimizden aldığımız geri bildirimler memnuniyet vericiydi. Daha dar dairede hizmetlerimizin gidişatını ve yapılan güzel hizmetleri de paylaşmış ve görmüş olduk. Hem Uşak hem de Afyon illerimizdeki Külliye mânâsındaki hizmetler takdire şayan. Sistemli bir çalışma ve takip ile talebe hizmetleri ve talebelerin yemek, barınma ve diğer ihtiyaçları karşılanmış durumda. Talebelere sadece Risale-i Nur’dan azami olarak istifade ve istifaza etmek kalmış. Talebe kardeşleri de bu mânâda gayretli gördük. Maşallah diyoruz.
Uşak ve Afyonlu ağabey ve kardeşlere yakın ilgi ve alâkadan dolayı teşekkürler. Bizim tarafımızdan istifadeli programlar oldu. Daha da önemlisi müfritâne irtibata, muhabbete ve kucaklaşmaya vesile oldu. Biz, bize lâzım olan dersi, şevki ve samimiyeti Anadolu’nun Sinesi’nden kana kana içerek aldık ve öyle de mahall-i ikâmetimize avdet ettik. İyi ki varsın Anadolu… Senin sinende çok huzurlu ve mutluyuz. Ferâsetine ve samimiyetine inanıyor ve güveniyoruz ve seni şöyle biliyor ve yâd ediyoruz: Anadolum, ah Anadolum! Sâfî, hasbî, derûnî Anadolum! Gönlü zengin, sinesi şefkâtli, toprağı bereketli Anadolum! Toprağından nasiplendiğim, havasıyla teneffüs ettiğim Anadolum! Soğuk pınarlarından kana kana suyunu içtiğim yine de kanamadığım Anadolum! Bize cesâret, ferâset ve şecâat veren Anadolum! Seni hep mert gördüm. Derdime derman gördüm. Ne zaman bunalsam, rotamı seninle buldum. Sen safîsin, sen berraksın, sen şeffafsın! Seni, arkadan dolanmaz, haksızlık yapmaz, hukuka girmez gördüm. Toprağın hep kusurları örttü. Rabbim nimetlerini senin yüzünde ördü. Kimsesizlerin yurdu, gariplerin sığınağı oldun. Sinen her derde deva oldu.
Kur’ân’ın nuru ahirzaman asrında sinene kök saldı. Hiçbir güç ve kuvvet sinenden o nuru söküp atamadı. Asrın Bediisi müjdeyi böyle verdi. “Risale-i Nur benim değil, Kur’ân’ın malıdır; Kur’ân’ın feyzinden gelmiştir. Hiçbir kuvvet onu Anadolu’nun sinesinden koparıp atamayacaktır. Risale-i Nur Kur’ân’a bağlıdır; Kur’ân ise Arş-ı Âzamla bağlanmıştır. Kimin haddi var ki, onu oradan söküp atsın?”[1] Bu hakikate binâen Risâle-i Nur Anadolu’nun sinesine “ öyle kökleşmiş ki, inşâallah hiçbir kuvvet Anadolu’nun sinesinden onu çıkaramaz.”[2] İşte Anadolu bu nur ile nurlandı ve sinesinin tâ derinliklerine Kur’ân’ın nurunu maas etti. “Anadolu’nun her tarafında fışkıran nurların mecmuu bir güneştir, Küre-i Arz üzerindeki zulmeti dağıtıyor.”[3]
Bediüzzaman Hazretleri’ne Münâzarât’ta “İstanbul daha bulanıktır.” suali sorulur. Bu suale şöyle cevap verilir: “Size bir misal söyleyeyim: Her tarafa şubeler salmış bir büyük çeşme başında bir tagayyürat olursa, her tarafa da sirâyet eder. Fakat yüz pınarın ortasında büyük bir havuz olursa, o havuz pınarlara bakar ve onlara tâbidir. Faraza, o havuz tamâmen tagayyür ederse veyahut Allah etmesin bozulursa da, çeşmelere te’sir etmez–eğer pınar, pınar olursa.”[4] Evet, Üstâdımız ”İstanbul daha bulanıktır.” Diyenlere bu hakîkati ders veriyor.
Demek ki İstanbul göldür, havuzdur. Pınar bizlerdedir ve bizde olmak gerektir. Ham de “İstanbul çukurda bir havuzdur veya öyle olacaktır. Havuz ise, aşağıdadır. Fenalık sakildir, yukarıya yuvarlanmaz –cehaletle cezbetmemek şartıyla. İyilik nurdur, yukarıya akseder.[5]
Öyle ise, gayret ediniz, çalışınız; sebeb-i saadetimiz olan meşrutiyeti takviye için, fikr-i milliyeti haffar yapıp, marifet ve fazileti eline veriniz. Şu yerlerde de bir küngân atınız; tâ bir kemalât pınarı bizde de çıksın.[6]
Abdülbâkî ÇİMİÇ
https://www.feyzinur.com
[1] Emirdağ Lahikası-II, 2013,s.743
[2] Kastamonu Lahikası-II,2013,s.743
[3] Gayr-ı Münteşir, Emirdağ–1 Mektupları (Abdurrahman Salahaddin Çelebi)
[4] Eski Said Eserleri(Münâzarât)2013,s.225
[5] Eski Said Eserleri(Münâzarât)2013,s.226
[6] Eski Said Eserleri(Münâzarât)2013,s.225