Üstadım Bediüzzaman Hazretleri ile bir hasbihâldir
Aziz Üstâdım! “Bu ahirzaman çok çalkalanıyor; bu fitne-i âhirzaman acip şeyler doğuracağını ihsas ediyor.”1 demiştiniz. Aynen öyle oluyor! Verdiğiniz ihbarlar ve ikazlar aynıyla vuku buluyor. Ahirzaman asrı, mâhiyetine uygun vukuata şahitlik ediyor. Nura muhatap olduğunu söyleyenler dahi acımasız ve hak-hukuk tanımadan “Ahirzaman Garipleri”ne vuruyor! Ne vebal, ne hak, ne hukuk tanınmıyor! İhtiras ve intikam hissiyatları akıl, kalb ve ruha galebe etmeye devam ediyor! Ahirette şiddetli mes’uliyete hâiz fiiliyatlar fütursuzca işleniyor. Okunan hakîkatler Risale-i Nur satırları arasında kalmış, kendi âlem-i asgarımızda ef’al ve ahvâlimizde in’ikâs etmiyor. Mütemerrid nefs-i emmâre ve kör hissiyât söz dinlemiyor. Ahizamanın dehşetli fitnelerinin te’siriyle olacak siyâsî tarafgirlik ve taassub ile hareket edilerek hak ve hakîkat incitiliyor. Hâlbuki Üstâdım, siz “Siyâset ihlâsı kırar.” demiştiniz, sizin bu prensibinize hiç aldırış edilmiyor. Siyâsî tercih ile siyâsî tarafgirlik birbirine iltibas ediliyor. Fiilî siyâsete bulaşanlar ve girenler, ilm-i siyâset ile hareket edenleri su-i zan ederek hakkına giriyor. Biz siyâsete bakmıyoruz, ilgilenmiyoruz diyenler boğazına kadar menfî siyâset bataklığına batmışlar haberleri olmuyor.
Aziz Üstadım! Bu ve gelecek istikbal asrını sizin Kur’ân’dan ilhâmen kaleme aldığınız Risale-i Nur ile okuyamayanlar, kendi sönük akıl fenerleri ile hareket edenler, ne yazık ki şiddetli maddî ve mânevî fırtınalar karşısında nereye sığınacaklarını bilemiyorlar. Çareyi ahirzamanın dehşetli fitnelerinin limânına sığınmakta buluyorlar. O fırtınalara karşı; sebat ve sadakat içinde olanları da o dehşetli limâna dâvet ediyorlar. Hâlbuki o limân ehl-i dini boğuyor, kendi menfaati için kullanıyor ve telâfisi mümkün olmayacak veballerin içine atıyor.
Aziz Üstadım! Bu dehşetli asrın bataklık ve bulaşık siyâset sahasına inmememiz için rivayetlere dayanarak bizleri uyarmıştınız. Hem siz o dehşetli sahaya bulaşmamış ve mesleğinizi o fitneye kaptırmamıştınız. Haklı tarafa kuvve-i mâneviye olmuş ve nokta-i istinad olarak yardım etmiştiniz. İşte sizin bu duruşunuzu ve yazdıklarınızı emir telâkki eden sadık ve sebatkâr talebeleriniz sizin yolunuzda sadakat ve salâbetle devam ediyorlar. Maddî ve mânevî her şeyden feragat mesleğiniz olan Cadde-i Kübrâ-i Kur’âniyeden ayrılmadılar ve ayrılmıyorlar. Çünkü o mesleğinizden ayrılanlar bilerek veya bilmeyerek o dehşetli dinsizlik cereyanına kuvvet veriyorlar.
Aziz Üstadım! Sünnetullaha uygun olmayan, tepeden inme metodlara siz hiç tevessül etmediniz. Bizler de sizlerden aldığımız ders-i hakîkate binâen aynen o yolu ta’kib ediyoruz. Birileri anlamasa da, kendi düştükleri bataklığa bizleri çekmeye çalışarak dâvet etmek için şiddetli münâkaşa yollarını denese de, bizler size verdiğimiz söze sadakatin gereği gösterdiğiniz yolda devam ediyoruz. Çünkü “Hamiyet ise, şiddet-i mevânie (manilerin şiddetine) karşı şiddetli metânet etmektir.”2 prensibinizle hareket ediyoruz.
Aziz Üstâdım! Bu ahirzaman asrı çok garip çalkantıları ve fitneleri taşıyor ya! İşte bizler duruşumuzu ve hizmetlerimizi o dehşetli fitneleri dikkate alarak yapmaya çalışıyoruz. O fitneyi zerre kadar nazar-ı dikkatten kaçırmıyoruz. O fitnenin aldatarak iş gördüğünü, münâfıkâne davrandığını biliyoruz. Dost suretinde hulûl ederek ifsâdatını yaptığını biliyor ve görüyoruz. Şimdi beşerde insan suretinde şeytanın vekili olan ruh-u gaddarın, fitnekârane siyâsetiyle cihanın her tarafına kundak sokan el-hannasın, âlem-i İslâmı ifsad için insanlarda ve insan cemâatlerindeki habis menbaları ve tabiatlarındaki muzır madenleri, fiilî propaganda ile işlettirdiğini, zayıf damarları bulduğunu biliyor ve görüyoruz. Böylece “Kiminin hırs-ı intikamını, kiminin hırs-ı câhını, kiminin tamahını, kiminin humkunu, kiminin dinsizliğini, hattâ en garibi, kiminin de taassubunu işletip siyasetine vasıta ediyor.”3 biliyoruz.
Aziz Üstadım! “Hile ve fitne, perde altında kaldıkça tesir eder. Zâhire çıkmakla iflâs eder, kuvveti söner.”4 tesbitleri doğrultusunda bu ahirzaman fitnesinin hile ve fitneleri ne yazık ki perde altında devam ediyor.
Bizler bu hile ve fitnelerin zahire çıkması ve bütün ehl-i îmânın, îmânının vikayesi için çalışıyoruz. Ancak en çok yarayı da en yakınımızda olan dost suretinde görünen aldanmış ve aldatılmış olanlardan alıyoruz. Sabrediyoruz, sebat ediyoruz ve sadakatle hizmetlerimize devam ediyoruz. Sizin her şeyden feragat mesleğinizden ayrılmayacağımıza tekrar be tekrar söz veriyoruz.
Aziz Üstadım! Biliyorum sizler de saff-ı evvel talebelerinize; ümmet adına bedel ödemeyi kabul ettiğinizde “Ben de bu kadar zor olacağını bilemedim!” demiştiniz. Evet Üstadım, zor hem de çok zor! Daha da zor olanı bu hile ve fitneleri anlayamayarak eserlerinizi okuduğunu ve onlarla hizmet ettiğini söyleyenlerden gelen ve kardeşlik hukukumuzu tar-u mar eden saldırılar ve hücumlar oluyor! Bizler artık perdenin yırtılmasını; bu yalan, hile, fitne hezeyanlarının ve maskaralığının sona ermesini Rabbimizden niyaz ediyoruz. En son ondan vazgeçecek olanların da ellerine Risale-i Nur geçmesi için “bizler gibi binler adam hapse girse, hattâ idam olsalar, din-i İslâm cihetiyle yine ucuzdur.”5 diyoruz. Uhud’da Ayneyn Tepesi’ndeki sadakat ve sebat timsali okçular gibi sebat etmeye devam ediyoruz.
Dipnotlar:
1- Barla Lâhikası, 2006, s: 540.
2- Eski Said Eserleri (Münâzarât), 2009, s: 214.
3- Eski Said Eserleri (Hutuvat-ı Sitte), 2009, s: 449.
4- Eski Said Eserleri (Hutuvat-ı Sitte), 2009, s: 453.
5- Şuâlar, 2006, s: 534.