Cemîl bir insan: Cemil Arıkan
23 Mart 2014 sabahı YGS sınavında görevim için evden çıktıktan sonra yolda telefonun çaldı. Arayan kişi Cemil Arıkan ağabeydi. Açmaya kalmadı telefon kapandı.
Hemen geri döndüm, ancak telefon meşguldeydi. Çok geçmeden evden eşim aradı ve Cemil ağabeyin kızı aradı, Cemil Ağabey vefat etmiş dedi. Dilimden “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn” cümleleri döküldü. “Şüphesiz Biz Allah’tan geldik ve şüphesiz dönüşümüz O’nadır.” Senden başka kapı yok ki gidilsin. Biz Senden geldik yine Sana döneceğiz ey Rabbim! Cemil Ağabeyimiz de Sana kavuştu. Aynen Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Üstadımız Bediüzzaman gibi…
Cemil Arıkan Ağabey ile tanışalı uzun yıllar oldu. Önce sanal âlemden “Osmanoğlu” mahlası ile tanıdım onu. Bir anda kalbî bir rabıta, uhuvvet ve muhabbet halkaları oluştu âlem-i asgarlarımızda. Önceleri internet üzerinden neredeyse günlük görüşme ve konuşmalarımız oluyordu. Daha sonra telefonla görüşmeye başladık. Bu mânevî görüşmeler öyle bir noktaya ulaştı ki muhakkak sureten de görüşme iştiyakı hâsıl oldu. Biz Cemil Ağabeyle özellikle Risâle-i Nur üzerine çok teferruatlı müzâkereler ve çalışmalar yapmaya başladık. Değişik forumlar ve zeminlerde bir arada Risâle-i Nur’un tashihat çalışmaları ve yeni talimler, müzâkereler yaptık günlerce. Bu cihetle de devamlı irtibat halindeydik. Yapacağımız mahal derslerine kadar birbirimizden yardımlar alıyor ve farklı noktalardan Risâle-i Nur’u nasıl daha iyi anlayabiliriz diye gayret ediyorduk. Cemil Ağabeyimden çok müstefid oldum. Allah kendisinden ebeden razı olsun.
Cemil Ağabey şair ve edip bir Nur Talebesiydi. Nüktedân ve müdakkik bir ağabeyimizdi. Fedakâr ve sadık bir muhabbet fedâisiydi. Bir komşusunun yıllık iznini kullandığı sürede Yeni Asya gazetesini Cemil Ağabeyin alması istirhamı ile hem Yeni Asya, hem de Risâle-i Nur’la tanışmıştı. Kendisi deniz astsubayı olarak emekli olmuş, ancak epey de sıkıntılı dönemler yaşamıştı. Risâle-i Nur üzerine titrer, özellikle Risâle-i Nur imlâsı ve neşri noktasında çok müteyakkız davranırdı. Mes’elelere gayet vâkıf ve tarihî noktalarda araştırmayı sever ve Risâle-i Nur’la ilgili bulduğu yeni bir bilgiyi hemen bizlerle de paylaşırdı. Hürriyetçi, ahrar ve demokrat kimliğinden hiç taviz vermedi. Yeni Asya hizmet ekolüne ve şahs-ı mânevîye sonuna kadar bağlı kalarak hayatını devam ettirdi.
Cemil Ağabeyle ilk defa Ankara’da 1. Risâle-i Nur Gençlik Şöleni’nde sureten görüşmüş, kucaklaşıp hasret gidermiştik. Aradan tam dört yıl geçti. İkinci görüşmemiz 2. Risâle-i Nur Gençlik Şöleni’nde Konya’da oldu. Cemil Ağabeyle bu görüşmelerimizi telefonla haberleşerek aynı günlere tevafuk ettirmeye çalışıyorduk. Her görüşmemizde mânen görüşmelerimizi derhatır ediyor ve yüz yüze de yapacağımız çalışmaların istişaresini de yapıyorduk. Rabbimize şükürler olsun ki, bizleri sureten de birbirimizle görüştürdü ve hasbihâl ettirdi.
Cemil Ağabey ilk defa Mustafa Sungur Ağabeyin cenaze merasimine katıldığı gün İstanbul’da rahatsızlanmıştı. Belinde başlayan tarifi mümkün olmayan bir sancı ile başlayan rahatsızlık epey süre teşhis konulamadan devam etti. Biz ağabeyimizle devamlı irtibat halinde olmaya çalışıyor ve durumu hakkında bizzat kendisinden bilgiler alıyorduk. Iztırâbı konuşmalarına bile yansıyordu. Ancak bu kadar süre içerisinde hastalığı için kendisinden hiç şikâyet duymadım. Hep tevekkül içerisinde, sabırla şükrediyordu. Oturamadığı, yatamadığı uzun zamanlar oldu. Belki de son bir yıldan fazla bir süre böyle geçti. Ancak o, Risâle-i Nur’dan almış olduğu hakikat dersleri ile hastalığının hikmetini ve Rabbimizin rahmetini yazılarıyla da gazetemize göndererek bizlere yaşadığı dersleri aktarıyordu. Bir süre sonra İzmir’de bir operasyon geçirdi. Bu ameliyattan sonra kısmî bir rahatlama yaşasa da uzun sürmedi. En çok üzüntüsü muhterem eşi ablamızın çok üzülmesiydi. Onun üzülmesine çok üzülüyordu.
Cemil Ağabeyle mânen âlem-i menamda bile görüşüyor ve birbirimize rüyalarımızı anlatıyorduk. İlk tanıştığımız yıllarda bizim de ciddî bir rahatsızlığımız olmuş ve Cemil Ağabey bizler için duâ kampanyaları başlatmıştı. Her telefon görüşmemizde hocam her namaz sonrası ismen duâlarımdasın diyordu. Elbette bu samimî duâlar karşılıklı olarak devam ediyordu. Cemil Ağabey 2007’de hacca giderken herkes gibi bizimle de haberleşti ve hem helâllik aldı, hem de orada bizlere ismen duâ edeceğini söyledi. Ve bir gün telefonum çaldı. Arayan kişi Cemil Ağabeydi! Heyecanlandım, çünkü Cemil Ağabey o günlerde hac farizasını yerine getiriyordu. Telefonu açtım ve Cemil Ağabey aynen şunları söyledi: “Abdülbâkî Hocam, şu anda neredeyim biliyor musun? Kâbe’nin karşısında sizin için bir tavaf yaptım ve duâ ettim. Duâmı bitirip sizi arıyorum” dedi. Gözlerimden yaşlar boşalmaya başladı. Çünkü o tarihte biz Cemil Ağabeyle daha yüz yüze sureten görüşememiştik. Sanal âlemden ve telefonla tanıştığımız bir ağabeyimiz, nesebî kardeş ve ağabeylerimizden daha ileri mânevî İslâm kardeşliğinin sırrını ve tahakkukunu fiilen bizlere yaşatıyordu. Nasıl gözyaşı dökmez ki insan? Risâle-i Nur’da bizler bu uhuvvet-i İslâmiyenin güzelliklerini yaşıyor, kalben ve ruhen sürurla doluyorduk. Şükürler olsun Rabbimize ki, bizlere bu güzellikleri yaşattı ve yaşatıyor.
Hastalığı süresinde devamlı irtibat halinde olduğum Cemil Ağabeyimi en son 4 Ocak 2014 günü İzmir programımız için gittiğimizde ziyaret etmek nasip oldu. Hastalığı süresince zaman zaman İzmir’de hastanede ve kızının yanında kalan Cemil Ağabey 4 Ocak günü de kızının yanındaydı. O sıralar çoğu ziyaretçisi ile görüşmek istemese de bizlerin geleceğini duyunca “bekliyorum” demişti. Cemil Ağabeyi aradım ve ziyaret edeceğimi söyledim. Memnuniyetle beklediğini söyledi. Hatta bize evin adresini ve yol tariflerini kendisi anlattı. Üçüncü kez ve yüz yüze son görüşmemiz bu oldu. O gün Cemil Ağabey yatağından kalktı ve bizimle epey hasbihal etti. Yatağından doğruldu ve epey süredir ayaklarını oynatamadığını ancak ilk defa bu gün oynattığını söyledi. Morali yerindeydi ve bir süre sohbet ettik. Çok rahatsız etmek istemediğimiz halde bizi bırakmadı ve epey süre yanında kaldık ve sohbetler ettik. Muhtereme ablamızla, damadı ve kızlarıyla da bu vesile ile tanışmış olduk. Cemil Ağabeyin iki kızı ve bir de oğlu var. O gün oğlu da hafta sonunu vesile yaparak oraya gelmişti. Cemil Ağabeye “Resim çektirebilir miyiz?” diye sordum. “Ne demek, elbette” dedi ve birkaç poz resim de çektirdik. Oradan ayrıldıktan sonra yakın akrabalarından, dostlarından ve oğlundan zaman zaman haberler almaya devam ettik. En son iki hafta önce İzmir’den Bilâl Tunç Ağabey ile Süleyman Kösmene Hocamız ziyaretine gitmişler ve son bilgileri bu vesileyle Bilâl Ağabeyden almıştım.
Cemil Ağabeyimiz hakikaten cemîl bir insan, iyi bir Müslüman ve Nur Talebesiydi. İhlâslı ve gayur bir hadim-i Kur’ân’dı. O, Rabbine, Efendimize (asm), Üstâdımıza ve Nur Talebesi ağabeylerimize kavuştu. Rabbim onu cennet-i firdevsine alsın ve “Kişi sevdiğiyle beraberdir” hadisi sırrınca inşâallah bizleri de onun yanına alarak tekrar sohbet etmeyi nasip etsin. Muhterem ağabeyimizin evlâdlarına ve hassaten muhtereme eşi ablamıza sabr-ı cemil diliyorum. Rabbim sabırlarını ziyadeleştirsin. Aziz Cemil Ağabeyim, ruhud şad, mekânın cennet olsun.
Not: 23 Mart 2014 günü sabah Cemil ağabeyin vefatından haberdâr olmuştum. Bir gün sonra yani 24 Mart 2014 günü sabahı da Ordu/Fatsa’dan aynı zamanlarda ve aynı hastalıkla ve neredeyse aynı süredir hasta olan muhterem Ömer Kalmaz Hocamızın da vefatını haber aldık. Ömer Hocamız için de “İnnâ Lillâhi ve İnnâ İleyhi Râciun” dedik. Rabbim mekânını cennet etsin, âilesine ve yakınlarına da sabr-ı cemil versin.
Abdülbaki Çimiç
26.03.2014
Cemil ağabeyi ,forumlar vesilesiyle tanıyordum,tıpkı Abdülbaki ağabeyi oralarda görüp oradan istifade ettiğim gibi.
Birgün yeni asya gazetesinde vefat haberini aldığımıda tarifi imkansız bir halet’i ruhiyeye düşmüştüm.evet Cemil ağabey gibi büyüklerimizle yüz yüze görüşme imkanım olmamıştı.sadece Abdülbaki ağabeyin vermiş olduğu telefon numarasıyla Cemil ağabeyin o şefkatli sesini duyabilmiştim.ses tonuda tıpkı yazılarındaki sevecenlikle aynı eş değerdeydi.vefat haberinden çok etkilenmiştim.Allah binlerce kez rahmet eylesin.Allah bu gibi insanları dünyada dua ve hatırat niyetiyle unutturmasın.