İstanbul’u işgâl eden İngiliz Başkumandanı ve Bedîüzzamân
“Cihadın en efdâli odur ki; eğri yolda olup hakka karşı mümanâat gösteren en cebbâr hükümdarlara, kumandanlara karşı hak söz söylemektir.[1]”
Bediüzzaman Hazretleri’nin İngilizlere karşı verdiği mücâhede ve İngiliz’in İstanbul’u işgâl ettiğinde onların cebbâr kumandanına karşı göstermiş olduğu kahramanlık ve şecâat Risâle-i Nur satırları içersinde mevcuttur. Hatta Hutuvat-ı Sitte eseri ile matbuât lisânıyla İngilizlerin altı desîsesini deşifre ederek bütün planlarını bozmuştur. Ancak bu İngiliz cebbâr kumandanın kim olduğu ismen zikredilmemiştir.
Bir önceki yazımız olan “Bediüzzaman’ın boyun eğmediği ‘dört kumandan’” çalışmamızda Bediüzzaman Hazretleri’nin “Hem İstanbul’un eski Harb-i Umûmîdeki istilâsındaki Hareket-i Milliye sırasında İstanbul’u istilâ eden dehşetli ecnebî kumandanı korkutup bize taarruz edememesi[2]” dediği hadisedeki kumandan ile ilgili sadece isim olarak İngiliz İşgal Kuvvetleri Komutanı George Milne olarak bir tespiti nazar-ı dikkatlere sunmakla kalmıştık. Bu çalışmamızda öncelikle Bediüzzaman Hazretleri’nin Risâle-i Nur Külliyatı’nın müteferrik yerlerinde konu ile ilgili bahislerini nazar-ı dikkatlere sunmaya ve İstanbul’u istilâ eden dehşetli ecnebî kumandanın mâhiyetini ve kim olduğunu anlamaya çalışacağız. İnşâallah ulaşabildiğimiz bilgileri ve belgeleri sizlerle paylaşmak arzusundayız.
Öncelikle elimizde bulunan Risale-i Nur Külliyat programlarını tarayarak İstanbul’un eski Harb-i Umûmîdeki istilâsındaki Hareket-i Milliye sırasında İstanbul’u istilâ eden dehşetli ecnebî kumandan ile ilgili Bediüzzaman Hazretleri ve talebelerinin yazdıkları bilgileri aktarmak istiyoruz.
Hazret-i Üstâd İstanbul’un İngilizler tarafından işgâl edildiğine dair Külliyatta bizzat kendi ifadeleri ile epey mâlumat vermektedir. Meselâ; Mektubat, Yirmi Dokuzuncu Mektupta “Ey kardeşlerim! İngiliz gibi cebbâr bir hükûmetin istilâ ettiği bir zamanda, bu tarzda matbâa lisânıyla onlara mukâbele etmek, tehlike yüzde yüz iken hıfz-ı Kur’ânî bana kâfi geldiği halde, size de yüzde bir ihtimalle ehemmiyetsiz zalimlerin elinden gelen zararlara karşı, elbette yüz derece daha kâfidir.[3]” ifadelerine yer vermektedir. Tarihçe-i Hayat, Isparta Hayatı kısmında ise Üniversite Nur talebelerinin kaleme aldığı bir mektupta ilgili mevzu ile alâkalı îzâhlar da şöyledir: “…elli sene evvel âlem-i İslâmı sömüren sömürgeci cebbâr ve zalim bir imparatorluğa karşı, “Tükürün o zalimlerin hayâsız yüzüne!” diye matbuât lisânıyla cevap veren…[4]” bir zat olarak takdim edilir Bediüzzaman Hazretleri.
Üstad Hazretleri kendi ifadeleri ile de ‘Temyiz Mahkemesi Riyasetine’ yazdığı müdâfa’asında “Ben de bu otuz kırk senelik hayatımı bilenleri ve Nurun binler has şakirtlerini işhâd ederek derim: İstanbul’u işgâl eden İngilizlerin başkumandanı, İslâm içinde ihtilâf atıp, hattâ Şeyhülislâm ve bir kısım hocaları kandırıp birbiri aleyhine sevk ederek itilâfçı, ittihatçı fırkalarını birbiriyle uğraştırmasıyla Yunanın galebesine ve harekât-ı milliyenin mağlûbiyetine zemin hazırladığı bir sırada, İngiliz ve Yunan aleyhinde Hutuvât-ı Sitte eserimi Eşref Edib’in gayretiyle tab’ ve neşretmekle o kumandanın dehşetli plânını kıran ve onun idâm tehdidine karşı geri çekilmeyen…[5]” tavrını dikkatlere sunmaktadır.
Bediüzzaman Hazretleri’nin “İstanbul’da en büyük ve en ehemmiyetli ve te’sirli hizmet-i vataniye ve milliyesinden birisi de Hutuvât-ı Sitte adlı eseriyle gaddâr zalimlerin yüzlerine tükürüp, izzet-i dinîyeyi ve şeref-i İslâmiyeyi muhâfaza etmesidir. İstanbul’un yabancılar tarafından işgâl sıralarında, İngiliz Anglikan Kilisesinin, Meşihât-i İslâmiyeden sorduğu altı sualine, altı tükürük mânâsında verdiği mâkul ve sert cevapları, onun derece-i cesâret ve kemalât ve şecâatını fiilen göstermektedir. Hutuvât-ı Sitte’yi neşrettiği zaman, Çanakkale’de muhârebe oluyordu. İstanbul’un işgâlini müteakip İngiliz Başkumandanına bu eser gösterilir ve Bediüzzaman’ın bütün kuvvetiyle aleyhte bulunduğu kendisine ihbâr edilir. O cebbâr kumandan, idâm kararıyla vücudunu ortadan kaldırmak istediyse de, fakat kendisine, Bediüzzaman idâm edilirse bütün Şarkî Anadolu İngiliz’e ebediyen adâvet edeceği ve aşiretler her ne pahasına olursa olsun isyan edecekleri söylenmesi üzerine birşey yapamaz. İstanbul’da, İngilizler desiseleriyle Şeyhülislâmı ve diğer bazı ulemâyı lehlerine çevirmeye çalışmalarına mukâbil, Bediüzzaman, Hutuvât-ı Sitte adlı eseri ve İstanbul’daki faaliyetiyle İngilizin, âlem-i İslâm ve Türkler aleyhindeki müstemlekecilik siyâsetini ve entrikalarını, tarihî düşmanlığını etrafa neşrederek, Anadolu’daki Millî Kurtuluş Hareketini desteklemiş, bu hususta en büyük âmillerden birisi olmuştu. Bu hizmetine dair kendi ifadesinden bir parça: Toplarını tahrip ve İstanbul’u istilâ ettiği hengâmda, o devletin en büyük daire-i diniyesi olan Anglikan Kilisesinin Başpapazı tarafından, Meşihât-ı İslâmiyeden dinî altı sual soruldu. Ben de o zaman, Dârü’l-Hikmeti’l-İslâmiyenin âzâsı idim. Bana dediler: ‘Bir cevap ver. Onlar, altı suallerine altı yüz kelimeyle cevap istiyorlar.’ Ben dedim: ‘Altı yüz kelimeyle değil, altı kelimeyle değil, hattâ bir kelimeyle değil, belki bir tükürükle cevap veriyorum. Çünkü o devlet, işte görüyorsunuz, ayağını boğazımıza bastığı dakikada, onun papazı mağrurâne üstümüzde sual sormasına karşı yüzüne tükürmek lâzım geliyor… Tükürün o ehl-i zulmün o merhametsiz yüzüne!’ demiştim.[6]”
İstanbullu Emin Efendinin müdâfa’asında da konu ile ilgili açıklamalar şöyledir: Muhterem Hey’et-i Hâkime! Sırası gelmiş iken şurada şunu da arz edeyim ki: ”1335 senesi bidâyetinde henüz Milli Mücâdele başlamadan düşman işgâl orduları İstanbul’da iken herkes istikbalden ümidini kesip, yeis halinde ve bir kısım İngiliz ulemâsı da kürsülerde işgâl ordularına duâ ve senâ ettikleri bir zamanda, Bediüzzaman hiçbir zaman buna tenezzül etmemiş, bilakis “Hutuvat” nam eserleriyle düşman ordularına hücum etmiş ve tehlikelere ehemmiyet vermeyerek tab’ edip neşretmiş. Ulemâyı, İngiliz desiselerden kurtarmış. Ankara kumandanları onları okuyup, Mustafa Kemal o eser sahibini taltif etmek için Ankara’ya celbetmiş. Bediüzzaman o eserinde “Yakında Anadolu’da İstiklal ordusu çıkacak, galebe edecek.” diye müjdelemiştir. O zaman matbu’, saha-yı intişara çıkardığı “Sünûhât” ve “Hutuvât-ı Sitte” nâmındaki risâleleri tedkik buyurulursa, kendilerin ne dereceye kadar yüksek bir vatanperver ve İslâmcı olduğu tezahür eder.[7]”
General George Milne
Yaptığımız tedkîkâtlarda İstanbul’u işgâl eden İngiliz Başkumandanının General George Milne olduğunu anlaşılıyor. İstanbul’u işgâl eden İngiliz Başkumandanının birçok belgede “İşgal ordusu kumandanı General Milne[8]” olduğu ifade ediliyor.
Kaynaklarda “General George Milne’in (d.5 Kasım 1866 – ö. 23 Mart 1948) İngiliz komutan olduğu, 1916′da Makedonya’daki İngiliz kuvvetlerinin başına geçtiği, 1919′da İngiliz işgâl kuvvetleri komutanı olarak İstanbul’a girdiği, Kurtuluş Savaşı’nın başarıya ulaşmasından sonra İngiltere’ye dönerek genelkurmay başkanı olduğu.[9]” bilgileri yer almaktadır.
Yaptığımız tedkîkâtlarda şu bilgilere de ulaştık: “Askerî ve siyasî gelişmelerden dolayı, İngiliz İşgal Orduları Komutanlığının denetim ve kontrolleri 1919 yılı Kasım ayından itibâren daha da artmıştır. İngiliz İşgal Orduları Komutanı General Milne, 24 Kasım 1919 tarihinde gönderdiği bir yazısında İstanbul’da Türklere ait taburların kendi bilgisi haricinde bir yerden başka bir yere sevkinin mümkün olmadığını, Osmanlı askerlerinin izni olmaksızın hiç bir yere hareket etmemeleri hakkında Harbiye Nezaretine daha önceden emirler verdiğini belirtiyordu.[10]” Kurtuluş Savaşı İle İlgili İngiliz Belgelerinde “İngiliz Generali Milne’den, “Hükümetimin talimatına göre İstanbul’da harekâtta bulunmak için hiç kimseden emir telâkki edemem”[11] dediği ifade edilmektedir.
Müttefik İşgal Kuvvetlerinin başkomutanlığı aslında 3 Aralık 1918’de Londra’da kabul edilen bir anlaşmaya göre şöyle olacaktı: İngiliz, Fransız ve İtalyan hükümetleri kabul ederler ki: Avrupa Türkiye’sinde bulunan İngiliz kıtaları ve bu kıtaların kumandanı olan General, General Franchet d’Esperey’in emrinde olup, General Milne’nin kıtaları Kafkaslara veya daha başka bir yere yollanabileceği takdirde General Franehet d’Esperey’in emrinde olmayacaklardır.[12]
Anlaşmada sözü edilen “Avrupa Türkiyesi” Boğazları da kapsıyor olmalıydı. Oysa, Türkiye’deki İngiliz kumandanlığı bu anlaşmayı daha değişik yorumladı. Buna göre, General d’Esperey Türkiye sınırları dışındaki Balkan ülkelerinde bulunan Müttefik kuvvetlerinin komutanıydı. Böyle olunca da, General Milne Boğazları, Karadenizin güney kıyılarını da Transkafkasyayı kontrollerinde bulunduran Müttefik kıtalarının komutanı olmalıydı. İngiliz Genelkurmay Başkanı Mareşal Sir Henry Wilson “Ama” diyordu, “Franehet d’Esperey bu yakınlarda İstanbul’a giderek orada başkumandan gibi davranma eğilimleri gösteriyor.”[13] D’Esperey Milne’i tamamen aradan çıkarıp, Milne’nin komutasında olan Şişko Wilson’la (Tuğgeneral Sir H.F.M. Wilson) çalışmak istiyor.[14]”du. Buradan da anlaşılıyor ki İstanbul’un işgâl edilişinde kumandanlık konusunda Fransızlar ile İngilizler arasında çok sert tartışmalar ve diplomatik mücadeleler yaşanmıştır.
Ancak “İngilizler kendi Askerlerinin General Milne’nin komutası altında kalmasında ısrarlıydılar, ama Fransız ve İtalyan kıtalarının General d’Esperey’in kumandanlığında olmalarına bir itirazları yoktu.[15] “General George Milne, Türkiye’deki işgâl kuvvetleri başkumandanlığının İngilizler’e ait olduğunu iddia ettiği için, resmî işgâl İngilizler’in komutası altında gerçekleşti. General Milne Osmanlı Harbiye Nazırlığını, Posta ve Telgraf İdaresini İngiliz askerlerine işgâl ettirdi.[16]” Böylece İngiliz’in İstanbul’u işgâl ettiğinde onların cebbâr kumandanının General Milne olduğu anlaşılıyordu. İşte bu cebbâr kumandana karşı Bediüzzaman Hazretleri boyun eğmemiş, bu dehşetli ecnebî kumandanı korkutup kendisine taarruz edemediğini bildirmektedir.
Abdülbâkî ÇİMİÇ
Dipnotlar
[1] Feth-ül Barî Şerh-i Buhari,13/53; Kenz-ül Ummal,9/64; Müsned-ül Firdevs,1/359(33 Hadis’ten 32.Hadis)
[2] Emirdağ Lahikası-1,s:251
[3] Mektubat, s: 417, 29.Maktup, 6.Kısım
[4] Tarihçe-i Hayat-Isparta Hayatı, s:701
[5] Müdafaalar-Temyiz Mahkemesi Riyasetine Yazılan müdafaa, M.Serkan’ın Hazırladığı Külliyat Programı
[6] Tarihçe-i Hayat,1.Kısım, İlk Hayatı, s: 138
[7] Müdafaalar, Denizli Mahkemesi Müdafaaları-İstanbullu Emin Efendinin müdafaası, M.Serkan’ın Hazırladığı Külliyat Programı
[8] http://www.analizmerkezi.com/yazar/ingiliz-bennett-anlatiyor-ataturke-nasil-vize-verdim–9288.html
[9] http://tr.wikipedia.org/wiki/George_Milne
[10] Gnkur. ATASE Arşivi: 1/1, Kls: 25, Ds: 68, F: 42-2, 42-5.
[11] Gotthard Jaeschke, Kurtuluş Savaşı İle İlgili İngiliz Belgeleri, Ankara 1991, s. 227.
[12] FO 406/,II, 2 Şubat 1919, 5.15. Savunma Bakanlığından Dışişleri Bakanlığına.
[13] C.E. Calwell, Field Marshal Sir Henry fflilsan 2 eilt (Londra: Casseli and Co. Ltd ..,1927) 1:226.
[14] Ibid., s.227.
[15] FO 406/43-10 Aralık 1919, s.ı. Dışişleri Bakanlığından Kraliyet Hukuk Müşavirliğine.
[16] Azan, FrancilC! d’Espcrcy, ss.256-257.