İnsan çok mükemmel bir mahlûk ve mucîze-i fıtrattır. Aynı zamanda nihayetsiz aciz ve fakir bir mahlûktur. Her daim fıtratı Kur’ân’a müheyya ve muhtaçtır. Ancak âhirzaman asrının fitne ve fesâdları insanın fıtrî hâllerine darbeler vuruyor ve özellikle insanın mânevî mâhiyetinden çok değerleri törpülüyor ve yok ediyor. Dikkat etmek, bir hâl çaresi aramak ve çözüm için fıtrata uygun bir metod tatbikata koymak artık elzem hale gelmiş görünüyor.
Bizler cemaatî bir hizmetin şahs-ı mânevîsi içersinde olmamız hasebiyle şiddetli rahnelenen akıl, kalb ve rûh âlemimizin tekrar tedâvisi için müşâvere ile alınan bir karara icâbet ettik ve bir haftalığına Çorum Uhuvvet Vakfı’nda yapılan ve ikincisi derûhte edilen Yetişkinler Okuma Programı’na katıldık. Hakîkaten çok istifade ettik ve feyizyâb olduk. On müttehid adam misüllü farklı akıllarla düşünmek, gözlerle bakmak ve kulaklarla işitmek ne güzel! Bunun en te’sirlisi de birlikte okumak, müzâkerelere katılmak ve yek diğer kardeşimizin hissiyatı ile hemhâl olmak! Bu duyguları bizzat yaşamak için muhakkak her mahal ve bölge bu tür programları tatbikata geçirmeli tespitimizi de ulaştırmak istiyoruz.
Bu programdan çok istifâde ve istifâza ettik inancındayız. Bir nevi hep birlikte dezenfekte olduk. Çünkü enfüsî âlemimizde bir tezkiye-i nefs, tehzib-i rûh ve riyazetü’l-kalb ve terbiyetü’l-vicdan ve tedbirü’l-ceset için okumalar yaptık. Çünkü Risâle-i Nurlar mükemmel bir dezenfekte ilacıdır. Sârî mikropları çok acil olarak temizliyor ve insanı sâfî olan fıtratına taşıyor. Bir nevi asla rücû ettiriyor.
Kesret âlemi her daim bizleri dağıtıyor. Çünkü bazen önümüze çıkan çok şiddetli ve te’sirli esbab bizi kendisine celb ve cezb edebiliyor. Böylece vehmî hastalıklar insanda temerküz edebiliyor. Bunu çare-i yegânesi kesretten vahdete, afaktan enfüse dönmektir. En müessir yolu da Risâle-i Nur okuma programları olmalı diye inanıyoruz. Bunu bizzat yaşayarak hissetmek gerekiyor.
Okumak, insan fıtratının zarûrî bir gereğidir. Çünkü insan ümmî olarak şu dünya çölüne gönderilir. İşte Risâle-i Nur okuma programları da bir nevi asla rücû etmek için fıtrî ümmîliğe dönmektir. İnsan o fıtrî ümmîliği ile Kur’ân hakîkatlerinin âlem-i asgarında; akıl, kalb, rûh ve lâtife-i rabbaniyelerine ab-ı hayat gibi te’sir ettiğini hissediyor. Bu okumalardan zevk ve şevk alıyor. Usanmıyor ve yorulmuyor. Okudukça okuyor, çünkü her okuyuş fıtrata müdahale eden asrın mânevî mikroplarını temizliyor.
Okuma programımız için önce Tokat’tan Ahmet Kara ağabey aradı. “Abdülbâkî kardeşim programa geliyor musunuz?” Dedi. Biz tam hazır olmadığımızı, belki gelemeyeceğimizi söyleyince Ahmet ağabeyin ses tonu inceldi ve siz gelmezseniz biz de gitmiyoruz gibi bir cümle ile karşılık verdi ki bu durum karşısında şaşkın kaldım ve bir gün sonraya haberleşmek için sözleştik. Bu ağabeylerle geçen sene de Amasya’da aynı programı tatbik etmiştik. Amasya programımızın şevk ve zevki halen devam ediyordu ki birbirimizi tekrar aynı ortamda görmek istiyorduk. Bizler de kısa sürede işlerimizi hallettik ve Ahmet ağabeye programa katılacağımızı söyledik. Hemen hazırlıklar başladı ve Tokat’tan dört, Amasya’dan bir, Samsun’dan iki, Çorum’dan üç kişi programa sürekli katılacak kişiler olarak belirlendi. Böylece 30 Temmuz günü program başladı ve Çorum ilinden programa gündüz katılan ağabey ve kardeşler de oldu. Ortalama on beş kişi ile programımız bir hafta devam etti.
Çorum Uhuvvet Vakfı’nda devam eden programımız boyunca Çorumlu fedakâr muhabbet fedâisi ağabey ve kardeşlerimizin çok hasbî ve samimî yardımlarını ve ilgilerini gördük. Tam uhuvvet esintileri yaşadık. Uhuvvet ve ihlâs Risâleleri’ndeki hakîkatlerin fiillerde ve tatbikatta tecessüm etmiş hallerini müşahede ettik. Özellikle iftâr davetleri ve her gece sahur için bizlere yöresel mayalı denen yiyeceği getiren Süleyman Bezirci ve ailesine çok çok teşekkür ediyor ve Allah razı olsun diyoruz. Çorumlu muhabbet fedailerinin bu kadirşinaslığını ve misafirperliğini burada yâd etmek istiyoruz. Hepsinin mütebessim simaları ve yardımseverlikleri bizleri hem memnun hem de mesrur etti. Allah cümlesinden ebeden razı olsun.
Risâle-i Nur okuma programımız 30 Temmuz günü hep birlikte günlük program yaparak başladı. İstişare ile bir günümüzü saat saat planladık. Programa sahur ile başlıyor, sahurdan sonra şahsî Kur’ân ve Cevşen okumalarımız sabah namazı vaktine kadar devam ediyordu. Sabah namazı ve sabah dersi bitince saat 06.30’dan 09.30’a kadar istirahat edildi. Sabah 09.30’dan 11.00’a kadar şahsî Risâle-i Nur okundu. Sonra saat 12.30’a kadar en çok istifade ettiğimiz müzâkereli ders olan Muhakemat derslerini yaptık. İlk defa sahsım olarak müzâkereli uzun süreli Muhakemât’tan ders yapıyorduk. Bu derslerde çok sırlar açıldı âlemimizde! Muhakemât derslerinden ümmîlikle ilgili çok hoş müzâkereler dinledim ve nasiplendim. Hiç böyle düşünmemiştim diye de hayretimi ifade ettim. İsrailiyat bahsi de bir harîkaydı! Sahi ümmî ne demekti? Ümmî olmaktan kaçınmamak gerek! Çünkü ümmî anne sütü gibi sâfî ve arı demekti! Öyleyse ümmî olmak sâfî olan fıtrata dönmektir esasında! Sahâbeler de ümmî idi, yani Kur’ân hakîkatlerine fıtratları müheyya ve hazır idi. İstidâdları o fıtrî ümmîlikle hemen inbisat ve inkişaf etti. İşte böyle hakîkatler nüfûz etti akıl, kalb ve ruh dünyalarımıza.
Programımız öğle namazı ve ardından namaz dersi ile birlikte Hizmet Rehberi’nden müzâkereli dersimiz başlıyordu. Onu ta’kip eden bir buçuk saat tekrar şahsî Risale-i Nur okumalarımız devam etti. Saat 15.00 ile 16.30 arası ise hep birlikte Şam üzerinde devam eden fitne ve ifsâd oyunlarını da dikkate alarak Hutbe-i Şâmiye müzâkereli dersimiz yapıldı. Bu derslerden de Âlem-i İslam’ın fecr-i sadıkına, ferec ve fütûhatına işaretler ve beşaretler ile âlemimizde yeni pencereler açıldı ve lâtife-i Rabbâniyemiz havâ-yı nesîmini cezb ve celb etti. İlkindi namazından sonra iftar vaktine kadarki zamanımızı Çorum ilimizin maddî ve mânevî mekânlarını gezmek ve görmek için değerlendirdik. İftarları ise her akşam bir başka ağabey ve kardeşimizin davetine icabet ederek geçirdik. Akşam ve yatsı namazları sonrası ise teravih namazı ile programımız devam etti. Ders sonralarında yapılan kısa ancak ramazan ayının da bereketi ve feyzi ile yapılan Ramazan ve İktisat Risâleleri dersleri de mukteza-i hâle mutabık dersler olarak okunuyordu. Bizler okuma programımıza gece saat 11.00’dan 12.00’ye kadar şahsî kemâlât ile değerlendiriyor ve bu saatten sonra sahura kadar istirahat ya da ferdî mülahaza ve mütalaalarla devam ediyorduk.
Görüldüğü gibi dolu dolu bir haftayı böylece geçirmiş olduk. Programa katılan ağabey ve kardeşlerin memnuniyeti her gün daha da artıyor ve muhakkak bu programların devam etmensini ve diğer il, bölge ve mahallere de numûne-i imtisâl olması gereği vurgulanıyordu. Çünkü cemaat olarak birçok problemimizi ancak bu tür faaliyetlerle aşabileceğimiz ve birebir müzâkereler ve mütalaalarla mes’elelerimizi ortak zeminlere taşıyabileceğimiz kanaatimiz oluşmuştu. Bu bir mukaddeme olmalıydı ve muhakkak devamı sağlanmalıydı. Bizler “on müttehid adam” sıfatına haiz olanlardan olmak dileğiyle diyoruz ki çok istifâde ettik, feyizlendik ve dezenfette olduk. Hakîkî uhuvvet esintileri yaşadık ve dolu dolu her günümüzü geçirmekle mânevî olarak nurlardan nasiplendik. Asrın getirmiş olduğu tehlikeler ve heyecanlı siyaset cereyanlarınnın hipnoz edici te’sirlerinden de ancak bu şekilde kurtulabileceğimize inandık. Bu hâli hem okuduk, hem yaşadık ve hem de bizzat programımıza katılan ağabeylerden de dinledik. Artık zamanı çok ertelemeden her bir mahalin bir an önce yetişkinler okuma programını muhakak tatbikata geçirmeli diye duâlarımızı iletiyoruz.
Bâkî ÇİMİÇ-12.08.2012-Yeni Asya