Uhuvvet-i İslâmiye ile mürtebit ve alâkadar olan, çok rabıta-i mânevîyeyi bulabilir. Birbirine mânen-lüzum olsa maddeten-yardım eder ve etmelidir.
M’nim mü’mine affedici olmalı! Çünkü Allah affedenleri sever. Müslüman kardeşimize karşı affedici ve kerîm olmakta niçin cimrilik yapıyoruz?
İnsan kusûrsuz olmaz! Çünkü insan melek değil, dünya da cennet değildir. Kusûrsuz muyuz ki kusûrsuz insan arıyoruz? Öyleyse affedici olalım!
Tenkîd ederken aman dikkat! Şahs-ı mânevîyi incitecek fiillerden akrepten, yılandan kaçar gibi kaçmalıyız! Yoksa hatar-i azîm olur!
Cemaat hukûku şahıs hukûkundan daha önemlidir. Cemaat hukûkuna yapılan taarruz, şahıs hukûkuna yapılan taarruzdan çok daha mes’uliyetlidir. Aman dikkat!
Şahıslar bizim istikâmet imtihanımız olabilir. Şahsın taklîd edilmesi de tenkîd edilmesi de hatadır. Öyleyse prensiplerle hareket etmeliyiz.
İnsanın sermayesi ise, cüz-i lâyetecezzâ gibi cüz’î bir şeydir. O cüz-i ihtiyarîsinin meydan-ı cevelânı, kısacık şu zaman-ı hazır ve bir ân-ı seyyaldir.
“Evet, insanın elindeki cüz-ü ihtiyarî ile işledikleri ef’allerinde, Cenâb-ı Hakka ait netâici düşünmemek gerektir.(17.Lem’a)”
İnsanın irade-i cüz’iyesi zayıftır. Cenâb-ı Hak o zayıf, cüz’î iradeyi, irade-i külliyesinin taallûkuna bir şart-ı âdi yapmıştır.
İllet-i hakîkî, irâde ve kudret-i Rabbaniyedir. Kulun elinde ancak ve ancak çok zayıf bir irâde-i cüz’iyye vardır. Kul seçer, Allah yaratır.
Şeytanlar ve şeytanlara uyanlar, dalâlete sülûk ettikleri için, küçük bir hareketle çok tahribat yapabilirler.(13.Lem’a)
Şeytanların kâinatta icad cihetinde hiçbir methalleri yoktur. Ancak vazîfeleri şerdir, tahriptir, ademîdir ve bozmaktır. Öyleyse sünnete sığın!
Şeytanın bir fiili halk etme ve insana te’sîr etme etkisi yok! Hayrı önlemek için illet-i tamme şartlarını terk ettirme vesvesesi vardır.
Günlük muhakkak Nûrlarla iştigâl lâzım ki nefsin gâflet kulağı olan kuvve-i vâhime şeytanın vesveselerini dinlemesin.
Risâle-i Nûr üzerine derin tefekkür etmek lâzım. Çünkü Risâle-i Nûr tefekkürleri enfüsî âlemde çok büyük te’sir yapıyor. Gafleti parçalıyor!
Kalb bütün duyguların sultanıdır. O sultan kumandan, letâif ise askerleridir. Hep beraber gâyatü’l gâyat olan arş-ı kemalata sevk olunmalılar.
Kalbin zahiri dünyevî şeylere müheyyadır. Batın-ı kalbe dünyevî meşgaleler sokulmamalıdır. Eğer sokulursa o kalb feverân eder.
Kalb, kâinatı içine alacak istidâdda yaratılmıştır. Onun için batın-ı kalb imân,marifetullah ve muhabbetullaha müheyyadır.Kalb,onlarsız olmaz!
Risâle Nûr mesleği, enfüsten âfâka; kesretten vahdete giden sünnetullah yoludur. Onda terakkî etmeliyiz.
Enfüsî tefekkürü nefsimizde tafsilatlı olarak yapabiliriz. Böylece kesretten vahdete ulaşabiliriz.
Enfüsî tefekkür; iç dünyamızla ve âlemimizle ilgili, nefis ve beden dâiresinde yapılan tefekkürdür.
Âfâktan dahâ çok enfüsî tefekküre yoğunlaşmak gerek. Aksi halde, kesret âlemi fikrimizi dağıtabilir, ziyana uğrayabiliriz.
Âfâkî tefekkürü icmâlî, enfüsî tefekkürü ise tafsilâtlı yapalım ki, vahdete kavuşalım.
Tefekkür; mânâ-i harfî olarak düşünmektir. Derinlemesine, inceden inceye düşünme ve fikretmektir.
Bâkî ÇİMİÇ