Üstad, Hem Şerif Hem De Seyyiddir

Eğitimci-yazar Baki ÇİMİÇ, Vezirköprü’de Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin şahsiyet-i maneviyesi ve Risale-i Nur’a muhatap olanların konumu konulu seminer verdi. Risale-i Nurların çok nazik ve nazdar eserler olduklarını, kim kalbini, gönlünü ona açarsa onun da mana ve mesajlarını ona bu şekilde muhatap olanlara açtığını ifade ederek başladığı konuşmasında Çimiç, Risale-i Nurlara yoğunlaşılması halinde yapbozun parçaları gibi çeşitli eserlere dağıtılmış hakikatlerin bir araya getirileceğini ve fotoğrafın tamamlanacağını ifade etti.

Üstadın manevi şahsiyetini anlayıp yerine oturtabilmek için bu parçaların toplanmasının çok önemli olduğunu belirten Çimiç, bu yapılmadığı takdirde Üstadın konumu ve vazifedarlığının anlaşılmasının mümkün olmadığının altını çizdi.

Bediüzzaman Hazretlerinin On Beşinci Mektup’ta yaptığı “Ahirzamanda dinsizliğin iki cereyanı kuvvet bulacak” tespitini aktaran Çimiç, bunlardan bir tanesinin nifak perdesi altında hareket ederek Risalet-i Ahmediyeyi inkâr edeceğini, Süfyan namında mühim bir şahsın ehl-i nifakın başına geçeceğini, İslamlar içinde çıkacağını, Şeriat-i İslamiyenin tahribine çalışacağını, sünnet-i seniyyeyi hayat-ı içtimaiyeden kaldıracağını, münafıkane hareket ettiği için de herkesin mahiyetini anlayamayacağını söyleyerek bu meseleyle ilgili ayrıntıların Beşinci Şua’da bulunduğunu ifade etti.

Boks müsabakasında tek kişinin ringe çıkmadığını, muhakkak bir rakibin de bulunması gerektiğini belirterek Süfyan çıkmışsa adetullah ve sünnetullah gereği bunun karşısında da al-i beyt-i nebeviyenin silsile-i nuraniyesine bağlanan ehl-i velayet ve ehl-i kemalin başına geçecek Muhammed Mehdi isminde bir zat-ı nuraninin o süfyanın şahs-ı manevisi olan cereyan-ı münafıkaneyi öldürüp dağıtacağını dile getirdi.

Mehdi-Süfyan, Mesih-Deccal konularıyla alakalı çok sayıda sahih rivayetin bulunduğunu belirten Çimiç, Süfyan’ın da Mehdi’nin de bir cemaatin mümessili olduklarını, bir şahs-ı maneviyi temsil ettiklerini ifade ederek bu zamandaki iman ve küfür ortasındaki mücadelenin şahs-ı maneviler arasında cereyan edeceğinin altını çizdi ve şahıs ne kadar dahi de olsa cemaat ve şahs-ı manevi halinde gelen saldırılara mukabele edemeyeceğini, dolayısıyla içinde bulunulan zamanın ferdiyet ve şahıs zamanı değil, cemaat ve şahs-ı manevi zamanı olduğunu söyledi.

“Cenab-ı Hak, ümmetin fesada girdiği her devirde kemal-i merhametinden insanlığı ıslah edici ve kurtarıcı manasında Mehdi namında insanlar göndermiştir. Bu zat, ümmetin içinde bulunduğu ifsadat-ı azimeyi def ve ref ederek insanların imanlarını sahil-i selamete ulaştıracaktır.” şeklinde konuşmasına devam eden Çimiç, “Mehdi, Peygamber Efendimizin âlinden olacaktır. Efendimiz(asm)’in iki tane âli vardır. Bunlardan bir tanesinin verese-i nübüvvet noktasındaki manevi al, yani Efendimizin getirdiği hakikatleri yaşama, taşıma ve neşretme vazifesi noktasındaki al; diğeri ise nesebi al, yani maddi aldir.” dedi.

Yazar Baki ÇİMİÇ, Bediüzzaman Hazretlerinin hem ana hem de baba tarafından al-i beyte bağlandığını, hem Seyyid hem de Şerif olduğunu vurgulayarak bu konuda sözü Risale-i Nur’a bıraktığını belirtti.

Bediüzzaman Hazretleri eserlerinde maddi ve manevi al meselelerinde şunları kaydetmiştir:

“… Ahirzamanın o büyük şahsı al-i beytten olacak. Gerçi manen ben Hazret-i Ali’nin bir veled-i manevisi hükmünde ondan hakikat dersini aldım. Ve al-i Muhammed Aleyhisselam bir manada hakiki Nur Şakirtlerine şamil olmasından ben de al-i beytten sayılabilirim.”

“… Gavs-ı Geylani kendi omuzunda Resul-i Ekrem Aleyhisselatü Vesselamın kademini gördüğü gibi, evladından olan ve her asırda al-i beytten gelen Mehdi ve Müceddid verese-i enbiya olan muhakkikleri, fertleri görüp kendi kademini o mübarek gelecek zatlara basmış. Hususan Risale-i Nur’un müellifi, zamanın Adulkadiri Üstadımız Said Nursi Hazretlerine sair evliyaya muhalif olarak müphem değil, perdeli değil, sarihan haber vermesi, bizce birinci alden olduğu katidir. Çünkü sinek gibi bir mahlûkun Üstadımızı taciz etmemesi, neslinden olan Abdulkadir Geylani’den irsiyet almıştır. Gerçi Üstadımız mahkemelerde ehl-i vukufa karşı ikinci al-i beytten (manevi al) olduğunu onlara ispat etti. Fakat maksadı tam ihlâsa muvaffak olduğu için kendi şahsını azlediyor.”

“Envar-ı Muhammediyeyi ve maarif-i Ahmediyeyi ve füyuzat-ı şems-i İlahiyi en müşaaşa bir şekilde parlatması ve Kur’ani ve hadisi olan işarat-ı riyaziyenin kendisinde müntehi olması ve hitabat-ı nebeviyeyi ifade eden ayat-ı celilenin riyazî beyanlarının kendi üzerinde toplanması delaletiyle o zat (Bediüzzaman Hazretleri), hizmet-i imaniye noktasında risaletin bir mir’at-ı mücellası ve şecere-i risaletin verese-i nübüvvet noktasında bir son meyve-i münevveri ve lisan-ı risaletin irsiyet noktasında en son dehan-ı hakikati ve şems-i İlahinin hizmet-i imaniye cihetinde bir son hamil-i zisaadeti olduğuna şüphe yoktur.”

“O intizar edilen zatın (Büyük Mehdi) naşir-i efkârı Risale-i Nur olacak. Beşinci Şua’nın On Dokuzuncu Meselesi de al-i beytten olan seyyid zat-ı muntazır cümle-i vezaifinden olarak 1) siyaset âleminde, 2) diyanet âleminde, 3) saltanat âleminde, 4) cihad âleminde olmak üzere icra ettiği vazife daireleri Risale-i Nur’un Tarihçe-i Hayatıyla tam müteşabihatı ve iltibassız tevafukatı çok ehemmiyetlidir.” (Fihrist Risalesi)

Çimiç, yine bu meselelerle alakalı olarak Risale-i Nur’un manevi avukatı olan Ahmed Feyzi KUL ağabeyin “Maidetü’l-Kur’an ve Hazinetü’l-Bürhan” isimli eserinden de alıntılar yaparak şunları söyledi:

“Hazret-i Bediüzzaman’ın adı yalnız Said değil, Muhammed Said’dir. Buna hemşerileri şehadet ediyorlar. Lihikmetin, göbek adı gizlenmiş. Belki de kasti olarak yalnız Said adı iştihar etmiştir.”

Seminerin ikinci bölümünde şahs-ı manevinin önemine değinen Çimiç, soru-cevap faslıyla seminerini sonlandırdı.

Nahit YAŞAR

VEZİRKÖPRÜ

http://www.nurpostasi.com/bediuzzaman/ustad-hem-serif-hem-de-seyyiddir-h2676.html

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir