Kur’ân’daki kıssalar elbette ki sadece bir hikâye ve tarihî bir olay değildir. Bu kıssalarda çok ince dersler ve ümmetlere ya’nî biz kullara çok ma’nîdar prensipler vardır. İşte Risâle-i Nûrlar bu kıssalardaki dersleri ve prensipleri anlamamız için çok mükemmel bir mihenktir.
Peygamberler İsmet sıfatına sahip oldukları için günâh işlemezler. Ancak onların yaşadıkları olaylarda hikmetler olduğu için, o hikmetlerin ümmetlerine bakan vecihlerin vardır. Rabbimiz onları ince hayat dersleri ile biz kullarına numûne-i imtisâl eylemiştir.
O zaman bizler hikmeti sorgulayamayız ancak hikmeti öğrenmeye çalışırız ve çalışmalıyız. Vazîfemiz ise bu hikmetlerden ders almak olmalıdır. Çünkü peygamber kıssaları hem problemli davranışları hem de çıkış ve kurtuluş reçetelerini gösterir.
Şimdi Hz. Yunus (as)’ın Ninova şehrinden kaçışına bakalım. Hz. Yunus (as)’un kaçışında, kendisine inanmayanlara tepki olarak emir gelmeden terk ediş ve kaçış vardır. Belki zahirde bu kaçış bir tepki kaçışı veya dahâ rahata bir kaçış olarak anlaşılabilir. Ancak hakîkatte ümmetlere ve nev-i beşere hayat yolculuğunda karşılaşılacak olan musîbetler ve hatalarda çıkış ve kurtuluş istikâmeti vardır. Bu çok mühim ve ve di,kkate alınması gereken bir nokta olmalıdır.
Hz. Yunus (as)’ın hayatını ve başına gelenleri ta’kîb edersek beklenen son dahâ farklı ve sıkıntılı bir süreçtir. Denize atılma, balığın karnı, gece ve dalgalar… Ya sonuç?
İşte o anda Hz. Yunus (as) nefsine zulmettiğini anlıyor ve nefsinin sahibine, denizin sahibine, balığın sahibine ve gecenin sahibine hakîkî mânâda yönelerek Allah’ın emirlerinden nefsin hazlarına kaçmaya çalışan bizlere ne güzel dersler veriyor.
Hakta sebat etmenin neticesinin emre itaât ve sabır içinde hizmetlere ve kulluğa devam olduğu net olarak ortaya çıkıyor. O zaman kaçış O’ndan olmamalı O’na olmalı değil mi? Allah’ım bizleri nefsin arzu ve isteklerine doğru değil senin rızâna doğru kaçan kullarından eyle’ Âmîn!