Temellük; sahiplenme, mülk edinme, bir şeyi kendine mâl etmedir. Haddini aşarak, kendine ait olmayan şeyleri kendine mal eden kişi temellük etmiş olur. Temellük, hakkı olmayan bir şeyi kendi nefsine isnad eder. Hâlbuki bir kimse bir başkasının ilmini ve keşfiyatını temellük edemez. Eğer etse, onun aleyhine ikâme-i dâvâ etmek, bütün memleketlerde cârî olan bir kānundur. İnsan, […]
Taassub
Taassub/Muta’assıb Kur’ân’da taassub “Cahiliyye taassubu”[1] (hamiyyetü’l-câhiliyye) olarak geçer. Taassub; şiddetli ve aşırı bağlılık göstermek, körü körüne bağlanmak olarak bilinir. Bir şeye delilsiz ve ispatsız, taklîden tabi olmaktır. Ayrıca taassub,bir nevi aşırılıktır, cehâlet ve ihâtasızlıktan çıkar. Taassub, keşf-i hakîkate mâni bir fiildir. Dimâğın iltizâm mertebesinin neticesidir. Ayrıca “Vahşet ve cehâletten de husûmet ve taassub çıkıyor.”[2] Taassub, […]
Nifâk-Şikàk
Nifâk, münâfıklık olarak kabul edilir. Risale-i Nur’da da “Nifâk ve münâfıklık, muzır bir yalancılıktır.”[1] şeklinde tarif edilmiş. İslâm Ansiklopedisi’nde de nifâk, münâfık kelimesi altında izah edilir. Nifâk; Münâfık: “Küfrünü gizleyerek kendini mü’min gösteren veya imânla küfür arasında bocalayan kimse anlamında”[2] yazılmış. Öyleyse kalbinde nifâk olan kimselere ‘münâfık’ denilmektedir.
Tama’
“Kânaat eden aziz olur; tamahkâr (açgözlü olan) aşağılanır.”[1] sözü İktisat Risâlesi’nde yerini almıştır. Bedîüzzamân Münâzarât’ta “Lillâhilhâmd ve lâ fahr…[2] İhlâs niyetini ihlâl eden ve anâsır-ı garaz olan nesep ve nesil ve tama’ ve havf beni bilmiyorlar. Ben de onları tanımıyorum veya tanımak istemiyorum.”[3] ifadelerine yer verir. Tama’, açgözlü olmak, şiddetle, hırsla istemektir.
Hodbîn, hodgâm, hodendiş…
“Ey fahre meftun, şöhrete müptelâ, medhe düşkün, Hodbînlikte bîhemtâ(eşşiz), sersem nefsim!”[1] *Hodbîn, yalnız kendi çıkarlarını düşünen, bencil insanların gösterdiği özelliktir. Hodbîn adam hem hodgâm, hem hodendiş, hem bedbin hususiyetler taşır. *Hodgâm,kendini düşünen, kendi gamını çeken, diğergâm olmayan demektir. “Hodgâm insan, bilmediği şeye düşman olduğu gibi, yetişmediği şeye de zıttır.”[2]
Tahakküm
Tahakküm; baskı ve zorbalık kurmak, hüküm altına almaya çalışmak, diktatörlük veotoriter fiiller göstermektir. Yani baskı, zorbalık ve hükmetmek mânâsında bir kelimedir. Tahakküm sıfatı, istibdadın fiilidir. İstibdad heveslisi kişilerde ve yönetimlerde vuku bulan bir davranıştır. Zulmün şiddetli bir nevidir. Kuvve-i gadabiyenin ifrat mertebesi olan tehevvürün menşei ve babası olan da istibdad ve tahakküm zulmüdür. Böyle bir zulümden nefis […]
Tekellüf
Tekellüf; kelime olarak kendi isteğiyle külfete girmek, bir zorluğa katlanmaktır. Gösterişe kapılmak, yapmacık hâl ve harekette bulunmak ve zoraki hareket mânâlarına gelir.[1] Risâle-i Nur’daki ifadesi ile insanın lâyık olmadığı yüksek makâmlarda görünmek hâlidir. Tekellüf, bir sun’ilikle gösteriş vaziyeti ve sakîl bir davranıştır. Dinimiz; tekellüfü fenâ bir fiil olarak kabul etmiştir. Kötü bir haslet, hoş olmayan bir huy, insanın […]
Tasannu
Tasannu; yapmacık hareketler, sunî davranışlar, farklı görünme hâlleri gibi mânâlara gelir. İnsanın fiilleri imân ve İslâmiyetin terbiyesi ile, yani fıtrî bir tarzda olmalı, yoksa tasannu olur. Tasannu ise insanın fıtratına aykırı bir davranıştır. Tasannu’kâr surî bir vaziyet hizmet-i Kur’âniye ve imâniyeye muvafık düşmez. Aynı zamanda tasannu’kârane hodfuruşlük vaziyeti hizmet-i imâniyedeki ihlâsı kırar. Ancak insan aciz, […]